Bölüm şarkısı, Bayou- Mountains of the Moon
Belki bir bir bahar günüydü.
Rüzgar penceremden sessizce girerken tüller uçuşuyor, bahçemizde bulunan ağaçlardan hoş bir hışırtı kulaklarıma doluyordu. Huzur var mıydı, bilmiyorum. Mutluluk yoktu. Sessizlik vardı çünkü kavga etmekten yorulmuş insanlar buradaydı.
Bilgisayarın başında oturmuş hayatımın geri kalanını şekillendirecek o sonuca bakıyordum. Mutlu muydum? Bu sonucu mu istiyordum? Bilmiyorum. Hayal kurmayalı o kadar zaman olmuştu ki isteklerimin ne olduğunu unutmuştum.
"Ailemize yakışanı yaptın." dedi arkamdan bir ses. Ses gurur doluydu ve biraz mesafeli. Bir yandan da omzumu kavramıştı sesin sahibi.
"Tebrik ederim."
Tebrikler ve teşekkürler. Mutlu iki insan, bir anne ve bir baba.
Mutlu olmam gerekiyordu. Sonuçta çalışmıştım, başarmıştım ve kazanmıştım. Yani, galiba...
❥
Gün geceye dayanmış gökyüzüne kızıl ağlarını sarmıştı. Esen soğuk rüzgar uzun saçlarımı uçuşturuyor üzerimdeki elbise bedenimden ayrılmak istermişcesine dalgalanıyordu. Ben ise ne bir adım ileri gidebiliyordum ne bir adım geri gidiyordum.
Kapının önüne toplanan kalabalıktan evin içerisini çok az görebiliyordum. Meraklı sesler uğultu bir şekilde kulağıma geliyordu ancak aklım donmuş bir şekilde hiçbir şey anlayamıyordum.
Odağımı kaybetmiş bir şekilde etrafa bakarken kapının önünde duran ambulansı fark ettim. Sahi ambulansı neden daha sonra görmüştüm?
İçeriye doğru hızla adımlarken ambulans görevlileri elinde sedye ile dışarıya çıktı. Üzerinde siyah bir torba ve içerisinde bir beden.
Nefesim kesildi. Nefes almak bu kadar zor bir görev miydi? Yutkunamadım, ellerimi nereye koyacağımı bilemedim. Göğsümde bilmediğim yangınlar başladı.
"Kim?" ağzımdan çıkan tek kelime bu olmuştu. Sesim duyulmuş muydu bilmiyorum cevap verenim yoktu. Gözlerim annemi ve babamı arıyordu ama bulamıyordum.
Yine fark etmediğim başka bir şeyi daha gördüm. Polisler. Hayır, hayır, hayır...
Hızla sedyeye yaklaştım ve sedyeye doğru atıldım. Ama görevli polis memurları beni uzaklaştırdılar.
"Ne oldu burada?" Kendi kendime konuşuyormuşum gibi hissediyordum. "Cevap versenize ne oluyor?" Devamlı aynı cümleyi kuruyordum.
"Ne oluyor artık biriniz söylesin." Sesim kulağıma o kadar yabancı geldi ki bir an bulunduğum ortamı sorguladım. Sadece üç saniyede neler olmuştu böyle?
"Hanımefendi, lütfen oturun şuraya ve sakinleşin." Polis memuru kolumdan tutarak beni kenardaki sandalyelerden birine yönlendirdi. Bedenim kendini o kadar salmıştı ki ne tarafa çeksen gidecek şekildeydi.
"Öncelikle başınız sağ olsu-" Sinirle gözlerimi yumdum.
"Kim, kim öldü?"
"Melda Hanım. Evde ölü bulundu. Ayrıntılı bilgiyi otopside göreceğiz. Siz neyi oluyorsunuz?"
Ablam.
Beni sarıp sarmalayan, koruyup kollayan canım ablam. Sesi bana ninni fısıldayan, her yatmadan önce beni hikayeleriyle uyutan ablam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüme Giden Sessizlik
Teen FictionTek tek çalıyor şarkılar, tek tek çevriliyor sayfalar, tek tek söyleniyor tüm yalanlar. Sen, ben ve o, Hepimiz birer günahkar. Çalan tüm şarkılar aynı, çevrilen tüm sayfalar boş, söylenen tüm yalanlar yabancı, Sen, ben ve o, Bu defa bizim için söy...