{3}

95 11 4
                                    

Hoseok

Gözümü açtığımda kapı şiddetle vuruluyordu. Yoongi'de benim gibi sıçrayarak kalktı ve kapıya koştu.

Bende biraz geriden camdan baktım gelen kişiye. Bütün hanedan üyeleri buraya toplanmıştı nerdeyse. Yoongi'ye bağırarak dünkü görevimi anlatıyolardı. Birşey demeden bekledim.

Bugünün geleceği belliydi. Bu görev çok tehlikeliydi. Eminim ki işin içinden kolayca sıyrılamıyacaktım.

Yoongi'ye döndüm şaşırmış gibi davranıyordu. Bilmiyormuş gibi yapıyordu.

"Hemen bulun onu bana yargılanıcak." Dedi. Duyduklarıma inanamıyordum. Benim arkamda durmıycak mıydı? Ama beni o görevlendirdi.

Başımın döndüğünü hissediyordum. Stres bütün vücudumu ele geçirmiş gibiydi. Biran önce ilaçlarımı almalıydım. Güçsüz bir vücudum vardı. Bu güç fiziksel anlamda değil. Zihinsel anlamda güçlü değildim.

Stres olmamam gerekiyordu. Çünkü ben Demans adaylarından biriydim. Demans dediğim şey bir çeşit hastalık. Halk dilinde unutkanlık yada bunama olarak da adlandırılıyor. Genç insanlarda görülme olasılığı çok düşük ama bende görüldü. İlerde çok yüksek bir olasılıkla olacağım.

Doktorlar stres hayatında olmamalı demişti. Ama benim yaptığım iş bile başlı başına stresten oluşuyordu. Bu işi bana herhangi biri verseydi umrumda olmazdı fakat bunu veren kişi Yoongi olunca kabul etmemek elimde değildi.

Ondan hoşlanıyordum. O zamanlar sevgili değildik. Bu işin önüme çıkan bir şans olduğunu düşünerek kabul ettim. O sıralar hastalığımdan haberim yoktu

Sonradan öğrenince Yoon çalışmamı istemedi. Devam etmek istediğimi söyledim. Israr edince kabul etti.
.
.
.
.
Kapıyı kapattıktan sonra yanıma geldi. Telaşlı bir yüz ifadesi vardı. Alelacele bana birşeyler söylüyordu. Dediklerini anlamıyordum. Kulağıma uğultu gibi geliyordu. Sonra her yer karardı ve kendimi yerde buldum.
.
.
.
.

Uyandığımda kendi evimdeydim. Evde kimse yoktu fakat kapım zorlanıyordu. Pencereden bakınca köy halkı olduğunu gördüm. Tekrar bir stres baş göstermişti vücudumda. Sonradan aklıma Yoon geldi. Sonuçta o kralın oğluydu. Soyluydu. Bu da demek oluyor ki yönetimde söz sahibiydi. Elbet ki beni öylece bırakmazdı.

Yani inşallah.

Biraz rahatlamış hissederek kapıyı açtım. Sinirli suratlarla karşılaştım. Kalabalık hep bir ağızdan 'idam' diye bağırıyordu. Sonrasında iki hanedan askeri kollarımdan tutarak beni yargılanacağım yere götürmeye başladılar.

Meydana çıkınca Yooongi'ye baktım fakat o bana bakmıyordu. Yüzünde en ufak bir mimik bile yoktu.

Kanunlara göre adam öldürmek idamdı. Dişe diş kana kan hesabı. Olacakları bildiğimden söz alarak tüm olanları anlatmaya başladım.

Yoongi'yi, işimi, sevgili olduğumuzu her şeyi anlattım. Bu yaptığım onun açısından baya kötüydü. Anlatmaya devam ederken halkın bana inanan kesimi isyan etmeye başlamışlardı. Onları susturmak adına konuşmaya başladı.

"Neyden bahsediyorsun seni aptal. Seninle benim aramda hiçbir şey olamaz. Ayrıca ben o adamla uzun zamandır görüşmüyorum. Neden biranda öldürtiyim. Saçmalık. Bana suç atma ve cezanı çek."

"Hadi sevgilim doğruyu söyle onlara." Dedim. Bu onu sinirlendirmiş olucak ki bir hışımla ayağa kalktı. Beni göstererek bağırdı.

"İdam edin onu." Askerler de sanki bu emri bekliyormuş gibi onu asılacağı ağaca bağlamaya başlamışlardı. İşte o an dünyası gerçekten başına yıkılmış gibiydi.

Onun bir ailesi yoktu. O ölünce üzülcek bir arkadaşı da. Tanrıdan tek birşey istedi bu genç. Tek bir dilek... Dileği sonraki hayatında Yoongi ile olup kendisinin düştüğü duruma onu da düşürmekti.

Sonra bir ses duyuldu. Yere düşen bir tabure... Çırpınan bir can... Sonrasında soluk bir ten... Atmayan bir kalp...

İşte şimdi ukegi başlıyoooo. Bakalım bakalım neler olcakkk.

Sonraki Hayat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin