Saat geç olmuştu.. geç demek uykunun ruhun üstüne bindiği, uykunun tutmadığı ama senden başka herkesin garip seslerle bedenini baş başa bıraktığına inandığın o saatti. Elimdeki sigaranın da zararını bir kenara çoktan bırakmıştım ve o da artık uyumak istercesine boynunu büküyordu...
Gıcırtılı sesler çıkararak alt komşuyu bile uyandırabilecek yatağın sağındaki eski komidinin çekmecesini sol elimle yattığım yerden sanki isteksizcesine açtım ve çekmecenin içindeki uyku hapı ile 20 yıllık eski küçük radyo arasındaki kurayı kısa sürede suyum yanımda olmadığı için radyo kazandı.
Radyonun pili bitmemişti ama sanki o da uykudan uyanmış ve uykuya dalacak gibi sesi bir gidip bir geliyordu.
Radyo spikeri belli ki gecenin en duygulu ve en dramatik şarkılarını dinleyiciyle paylaşmış ve sakin bir ses tonuyla bir dinleyiciye bağlanacağını anons ediyordu.
Dinleyici adını paylaşmadı, ülkenin çok uzak ve adı pek bilinmeyen bir kasabasından tam da benim bulunduğum şehre geldiğini, ruhsal problemler yaşadığını ve bugün tedavi gördüğü hastaneden kaçtığını sanki her gün alışılagelmiş bir olay gibi anlatıyordu ki spiker bağlantı sorununu öne sürerek dinleyiciden kurtulmak istediğini çok belli ederek yeni şarkıya geçti ve az önceki konuşmalar karanlıkta kaybolup gitti.
Sert bir şekilde üç kere kapının yumruklanarak çalınmasıyla sıçradım yataktan ve karanlık koridorda sanki evin planını unutmuş gibi omuzlarımı duvarlara sürterek giriş kapısını buldum ve tam kapının deliğinden baktığımda sarışın saçları karışmış kısa sakallı ve beyaz gömleği artık sararmış ve yerinde kafasını öne arkaya hızla kısa periyotlarla sallayan birini gördüm. Radyodaki adamın gelmiş olabileceğini düşündüm. Kapıyı açmamaya niyetliydim ki tekrar üç sert darbe ile kapıyı çalmasıyla ben de kızdım ve biraz da korkutmak istercesine kapıyı hızla açtım ve kısa bir bakışmanın ardından elindeki küçük sivri bıçağı sağ bacağıma sapladı. Bıçak yarası ve acısı hakkında hiç bir fikrim yoktu ancak çok ama çok sıcaktı ve yakıyordu.
Birden tekrar yatağımda uyandım ve elimdeki sigaranın sönmek üzereyken bacağıma değdiğini ve yanarak can vermekten kurtulduğumu farkettim. Elimdeki sigarayı unutup sonunda dalmıştım rüyalı derin bir uykuya ama uzun sürmemişti.
Aklımdaki tek görüntü radyoda konuşan adamın rüyamdaki izdüşümüydü.
Sabah radyo kanalına telefonla ulaşmaya karar verdim ve arayan adamın telefonunu almak istedim ancak mümkün olmadığını söylediler. Çıkıp evin tam çaprazındaki kafede kahve içmeye karar verdim. Kafeinsiz ve sütlü bir kahve istedim. Bir yandan da günün haberlerine telefonumda göz atıyordum.
Bir anda elimdeki fincan dudağımda ve burnum nerdeyse ekrana değecek şekilde ayağa kalktım ve dün gece rüyamda gördüğüm adamın manşette olduğunu gördüm...