şans

1.3K 136 124
                                    

Çağan'dan

Çekim bittikten sonra eve gelmiştim. Baya da yorgundum. Yemekten sonra salona geçmiştik.
Annemle ege film izliyorlardı. Ben de arada bir bakıyordum öyle. Babamsa.. şehir dışına gitmişti. Yani evde sadece üçümüz vardık

* Çağan? * Demesiyle anneme döndüm

* Efendim anne * dedim yorgunluğumu göstermemek için kocaman gülümsemeyle. Ona hep layığı şekilde davranmaya çalışırdım. Benim için hayatımda en çok önemi taşıyan kişiydi. Ve onun üzülmesine katlanamayacak bir huyum vardı

* Yorgun görünüyorsun. Uyu istersen * dedi egeyle üçlü koltukta televizyonun tam karşısında otururken. Ben ikili koltukta kucağımda küçük yastıkla yerimde debeştim

* Evet ne yalan söyleyeyim yorgunum * dedim gülerek.

* Set zor geçiyor anlaşılan. Nasıl iyi gidiyor mu yeni kardeşlerinle? * Dedi imalı gülerek Ege'ye kafasını eğdi

* Hımm. Geçer tabi. Bi benimle didişiyor * dedi ege göz devirdi. Sesle güldüm

* Ne alakası var olum * dedim gülerek elimi savurup. Bakışını televizyona çevirdiğinde annem de alttan gülüyordu

* İyi gidiyor. Hep hayalini kurduğum kız kardeşim var. Hem de iki tanee* dedim kollarımı havaya açarak mutlu bir ifadeyle gülümsedim. Bunu söylediğimde annemin yüzü düştü ama bozmayarak burukça gülümsedi.

* Ne güzel * dedi gözlerime anlamadığım bir ifadeyle bakarak. Gülüşüm hafiften solduğunda sustum. O filme döndü.
Acaba bunu hep söyleyerek onu zor duruma mı sokuyordum
Annem de kız çocuklarını çok severdi. Pazarda, markette, sette gördüğü bütün kız çocuklarına içi gidercesine sarılıp severdi.
Sanırım bir daha söylemesem iyi olur

* İyi o zaman. Ben yatayım yavaştan * dedim yastığı koltuğa bırakıp ayağa kalkarak. İkisi de bana döndü. * İyi geceler * dedim hafif gülümseyip

* İyi geceler * dedi annem başını yasladığı elinden kaldırarak gülümseyip

* Uyursan sana da * dedi ege imalı bir bakış atıp. Bozuntuya vermeyerek gülümseyerek karşılık verdim ve odama yürüdüm. İçeri girip kapıyı kapattım ve telefonumu çalışma masasının üzerinden alıp yatağıma girdim.

Ege'nin ne demek istediğini çok net anlamıştım. Bir gece saat beş falan olurdu. Tuvalete kalktığında benim hala uyumadığımı görmüştü.
Aslında odalarımız ayrı. Ama odamın kapısı açık kaldığından odasına dönerken görmüştü

Ben... Şarkı dinliyordum. Bu alışkanlık olmuştu artık. Yatmadan önce şarkı listemi baştan sona her ne kadar uykusuzluğa dayanabiliyorsam dinlerdim. Arada bir şarkı falan da eklerdim.
Ama şaşırdığım şey önüme çıkan ya da, Spotify'ın önerdiği şarkıların tümü sanki benim için yazılmış gibiydi.
Sanki benim yaşadığım ve de cebelleştiğim duygularımı beste yapıp şarkı çıkarmışlardı.
O yüzden beni anlayan sadece o uygulama olmuştu kendimce.
İnsan ne kadar çaresiz olabilir ki? Onu anlayanın bir insan bile olmaması...

Ben bu düşünceleri yaparken bir kaçını dinlemiştim bile. Artık parmağım ve de zihnim kontrol edilmiş gibi olmuştu. Telefonu elime aldım mı isteksiz kendimi o uygulamada buluyordum. Hatta bütün uygulamadan çok orda takılırdım desem abartmış olmam.

Yarın okul olduğu için en az 6, 7 saat uykuya ihtiyacım var. Çünkü bu tempoyu bundan az uykuyla bünyem kaldırmıyor.
Okulların son günleri, zaten beş altı saatten iki üç saati sadece ders çalışıyorduk bitmişti dersler.
Ve de okuldan sonra set vardı
Alarmımı kurup başucumdaki komodinin üzerine koydum ve uyumaya çalıştım

DENİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin