II

360 39 4
                                    

Uyandığımda hareket halindeki bir sedyedeydim. Sedyeyi iten birkaç hemşire ve iki doktor vardı. Sedyeyi yattığım yönün tersine doğru itiyorlardı. Önüme baktığımda kapının dışında bir ambulans ve ambulansın yanında bu tarafa bakan iki asker vardı. Daha fazla bakamadan yönümüzü değiştirmiştik.

Omzumda hissettiğim elle, elin sahibine baktım. Kadın doktor bana sesleniyordu.

"Beni duyabiliyor musun? Bana bak. Beni duyabiliyor musun? Hadi konuş benimle. Beni duyabiliyor musun?" Sesler gittikçe netlik kazandığında konuşmak için ağzımı araladım. Konuşmaya çalıştığımda derinden gelen öksürük ile ağzımı geri kapadım. Tekrar açtığımda sonunda sesime kavuşabilmiştim.

"D-du- öhöö duyabiliyorum." Dediğimde kadın tebessüm edip konuşmaya başladı.

"Şimdi sesi muayene edeceğim tamam mı?" Dediğinde sadece başımı sallamakla yetinmiştim.

***

Odadaki birkaç tıkırtı sesiyle uyandım. Doktor muayene ettikten sonra birkaç hasta bakıcı yardımıyla duş almış ve dinlenmem için bu odaya gerilmiştim.

Gözlerimi açtığımda karşımda iki tane asker vardı. Biri esmer kahverengi saçlıyken diğeri buğday tenli siyah saçlıydı. İkiside bakışlarını bana sabitlemiş, düz bir şekilde bakıyorlardı ama bakışlarındaki merak görülmeyecek gibi değildi.

Yerimde biraz doğrulduğumda birkaç adımla ayak ucumda yerlerini almışlardı. "Sana birkaç soru sormamız gerekiyor." Dedi esmer olan

"Tabi, sorabilirsiniz." Dediğimde yüzümde küçük bir tebessüm vardı. Siyah saçlı olam yanımdaki koltuğa oturdu ve konuşmaya başladı.

"Bana adını söyler misin?" Dediğinde yüzümdeki minik tebessüm kayboldu.

"Bilmiyorum." Dediğinde kaşları çatılmıştı.

"Nasıl yani, nasıl bilmiyorsun? Hatırlamıyor musun?"

"Hayır hayır. Her şeyi hatırlıyorum. Sadece çok küçük yaştan beri teröristler tarafından esir tutuluyorum. O yüzden adımı bilmiyorum." Dediğimde kaşları iyice çatıldı ama yüzündeki şaşkınlık bariz bir şekilde görünüyordu ve diğer askerin de ondan bi farkı yoktu.

"Sana tutulduğunu yerde nasıl sesleniyorlardı?" Dedi esmer olan.

"Bana karşı kullandıkları bir hitap şekli yoktu." Dediğimde bu sefer siyah saçlı sordu.

"Kaç yıldır esir tutuluyorsun?"

"Yaklaşık 14-15 yıl oluyor sanırım. Yani 17-18 yaşlarında olmalıyım." Dediğimde düşünceli bir şekilde başını salladı.

"Peki ya aileni hatırlıyor musun?"

"Hayır."

"Anladım, adını bilmiyorsun, yaşından emin değilsin, aileni hatırlamıyorsun. Son birkaç soru kaldı. Prosedür gereği onları da sormam gerek." Dedi ve diğer soruları sormaya başladı.

***

Özkan Ailesi

Albay Kemal kapının tıklanması ile başını ilgilendiği dosyadan kaldırdı. "Gel!" Diyerek postasının odaya girmesini bekledi.

"Komutanım." Dedi Ali.

"Söyle aslanım." Dedi Kemal.

"Tim görevden döndü. İsterseniz yanlarına geçelim." Dediğinde Kemal dosyaları alıp kilitli çekmeceye koydu. Çekmeceyi kilitleyip ayağa kalktı ve odadan çıkıp çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Ali de odanın kapısını kilitleyip albaya yetişti ve bahçeye çıktılar.

Benim adım...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin