Medya: Emre'm
Albay ve avukat dün gittiğinden beri, Emre'nin bana girmeden önce getirmiş olduğu kağıtlara resimler çiziyordum.
Oradayken yapabileceğim şeyler kısıtlı olduğu için boş zamanlarımda resim çizerdim.
Bi A4 kağıtta Emre'nin diğerinde Albayın resmi vardı. Şu an ise Başkan'ın resmini çiziyordum. Robot resimde çizdirebilirdim ama sıkılmamak için çizme işini kendim üstlenmiştim. Bir daha ne zaman gelirlerdi bilmiyorum ama illaki geleceklerdi. Yani, sanırım...
Resim bitmek üzereydi. Adamın yüzünü o kadar çok görmüştüm ki artık ezberlemiştim. Son birkaç detayı daha düzelttikten sonra resmi yandaki komidinin çekmecesine koydum. O sırada kapı tıklatılarak açılmıştı.
Kapıda görünen Emre ile yüzümde büyük bir gülümseme oluşmuştu. Buraya geleceğini biliyordum ama bu kaDar erken beklemiyordum. O da bana gülümseyip kapıyı kapattı ve yanıma adımladı.
"Hoşgeldin!" Dedim şen şakrak bir sesle.
"Hoşbuldum, cimcime. Nasılsın?" diye sorduğunda bir kıkırtı bıraktım. Bana 'cimcime' demesi hoşuma gidiyordu.
"İyiyim, Emreciğim. Seni gördüm daha iyi oldum. Sen nasılsın?" Dediğimde o da bir kıkırtı bırakmıştı.
"Bende iyiyim cimcime. Eee neler yaptın bakalım dünden beri?" Dediğinde sesimi hafif üzgün tutarak konuştum.
"Pek bir şey yapmadım Emreciğim. Senin verdiğin kağıtlara resimler çizdim, benimle ilgilenen hemşire yemek getirdi ama hiç beğenmedim. Midemi bulandırdı. O yüzden de biraz açım." Diyip karnımı ovaladım. "Onun dışında da sıkıldım bu yüzden erken uyudum. Ama erken uyuduğum için de erken uyandım. Yine sıkıldım. Getirdikleri kahvaltıda da yumurta vardı. Ama ben yumurta sevmediğim için yine aç kaldım." Diye uzun uzun konuştum. Emde de dikkatle beni dinlemişti.
"Hmm, o zaman sana dışardan yemek alalım. Ne yemek istersin?" Sorusuna karşı hemen atladım.
"Tavuk suyu çorba! Canım çok çekti Emreciğim alabilir misin?" Telefonu çıkartıp birini aradı ve telefonu kulağına götürdü.
"Baban yoldasın değil mi?"
"..."
"Küçük hanımın canı tavuk suyu çorba çekmiş. Gelirken alır mısın?"
"..."
"Tamamdır. Gelirken hızlı ol küçük hanım çok acıkmış."
"..."
"Görüşürüz." Dedi ve telefonu kapattı. "Siparişiniz geliyor küçük hanım." Dediğinde kıkırdadım.
"Teşekkür ederim Emreciğim. Albay senin baban mı?" Diye soru yönelttim.
"Evet cimcime."
"Hmm anladım. Birbirinize benziyorsunuz ama hiç benzemiyorsunuz."dediğimde
"Allah allah o nasıl oluyormuş." Diye sordu yalancı bir merakla.
"Saçın, gözün hiç benzemiyor. Ama kaşın burnun dudakların ve yüz yapın ona benziyor. Askında çok benziyorsunuz ama hiçte benzemiyorsunuz."
"Biraz haklı olabilirsin sanırım. Saçlarım ve gözlerim anneminkine benziyor." Dediğinde merakla sordum.
"Annen nasıl görünüyor ki?" Biraz düşündü.
"Annemin saç rengi benimle aynı. Ama benimki gibi dalgalı değil düz. Gözlerimiz de aynı ama anneminkiler daha çekik."
"Benimki gibi mi çekik?" Dediğimde derin bir iç çekti.
"Evet, seninki gibi çekik. Onun dışında küçük yuvarlak dudakları ve küçük bir burnu var. aynı senin gibi. Yüzü de biraz yuvarlak."
"Hmm. Peki kardeşin var mı?" Uzun uzun gözlerime baktı.
"4 tane kardeşim var."
"Gerçekten mi? Ne güzel. Onları seviyor musun?"
"Hepsini çok seviyorum. Peki sen kardeşin olmasını ister miydin?" Diye sordu çekingen bir sesle.
"Evet! Çok isterdim. Hep ikiz kardeşinin olmasının nasıl bir şey olduğunu merak etmişimdir. Ama bunu öğrenmem doğal olarak imkansız. Hem benim kardeşim bile yok." Sesim sonlara doğru üzgün çıkmıştı.
"Neden öğrenemeyesin?"
"Çünkü ailemi tanımıyorum. Ama tanısam bile bir ikizimin olma olasılığı %1,25 yani bu neredeyse imkansız." Dediğimde yüzüne ufak bir tebessüm kondurdu.
"Bence o kadar da emin olma. Mesela benim en küçük iki kardeşim ikiz." Dediğinde şaşkınca ona döndüm. Tam konuşacakken kapı açıldı. İçeri Kemal albay girdiğinde gözüm elindeki çorba poşetine takıldı. Şu anda gözlerimden kalpler çıktığına yemin edebilirdim.
"Kemal albayım, hoşgeldiniz sefa getirdiniz. Yanınada çorba mı getirdiniz?" Dedim heyecanla. İkiside bu halime güldükten sonra
"Hoşbuldum küçük hanım. Kuşlar canınızın çorba çektiğini söyledi bende hemen kaptım geldim." Dediğinde kıkırdadım.
"Kuşlar demedi ki albayım Emreciğim dedi. Neyse çokta önemli değil. Ben çorbamı alabilir miyim hemen? Çok acıktım da." Dediğimde ayak ucumdaki tekerlekli masayı önüme çektiler ve çorbayı da açıp üstüne koydular.
Ben çorbayı içerken onlar da beni izliyordu. Çorbayı bitirdiğimde onlara dönüp teşekkür ettim ve odayı uzun bir sessizlik kapladı.
Bir anda aklıma gelen şeyle hemen yerimde doğrulup komidinin çekmecesinden çizdiğim resimleri çıkardım.
Kemal albayın resmini ona, Emreninkini de Emreye uzattım. Onlar şaşkınca resimleri incelerken bende verecekleri tepkiyi anlamak için onları inceliyordum.
"Bunları sen mi çizdin?" Diye sordu Emre.
"Evet, dün sıkılınca çizecek bir şey bulamadım bende sizi çizmeye karar verdim. Beğendiniz mi?" Dedim heyecanla. Gülümseyerek başlarını bana döndüler.
"Çok güzel olmuş ellerine sağlık kızım." Dedi Kemal albay. Bende ona güzel bir gülümseme gönderip Emreye döndüm.
"Sen beğendin mi Emreciğim?"
"Bayıldım cimcime. Ellerine sağlık." dedi oda gülümseyerek.
Elimin altındaki Başkan'ın resmine baktım ve boğazımı temizleyip gülüşümü yüzümden sildim. Başımı Kemal albaya döndüm.
"Robot resmi çizdirecektik ama ben dün sıkılınca kendim çizeyim dedim." Diyip kağıdı albaya uzattım. Kapıdı elimden alıp incelediğinde çenesi kasıldı ve yüz hatları belirginleşti. Emre de oturduğu yerden kalkıp babasının yanına gitti.
•
•
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim adım...
ChickLit4 yaşında teröristler tarafından kaçırılan 17 yaşında kurtarılıp ailesine kavuşan kızın hikayesi.