Papatyalar Eza Açtı

29 4 2
                                    

"'En çok seni seviyorum' dediğimde bu gerçek sevgi değildir belki de 'sen bir bıçaksın durmadan kalbimi kanatan' dediğimde gerçek sevgiyi anlatmış oluyorumdur kim bilir?"

~Franz Kafka, Milena'ya Mektuplar

🌼

Sevmek, sevilmek herkese nasip olmaz bizim buralarda. İnsan ya karnını doyurma derdine ya da üç günlük heveslerin peşine düşmüştür. Ben nadir şanslılardandım, hem de çok şanslılardan. Sevilmeye layık oldum, çok daha fazla da sevdim. Fena sevdim, güzel sevdim, aşık oldum... Çocukluk aşkı değildik ama lise dönemlerimizden beri beraberdik. Aynı okula gitmedik, ben okula da gitmedim o dönem. Lise terk, okumak neyimize buralarda. Babası pek sevmezdi beni, serseri derdi o yüzden. Gerçi sadece babasından değil, neredeyse herkesten gizli yaşardık aşkımızı. Yalnız bir Selime Teyze vardı, fırıncının karısı; işte bilirdi mahallede kim kime aşık, gözlerden anlarmış, öyle derdi. İşte böyle gözlerden uzakta, yıllarca göz göze geldik pencerelerden. Ara ara bahaneler bulur, evden çıkar gelirdi; öyle zamanlarda Taksim'e sallanırdık. Kimi zaman, vaktimiz bolsa boydan boya yürürdük de İstiklal'i. 

Temmuz ortasındaydık, çok sıcaktı. Aşağı mahallenin parkında oturuyorduk. Parkın köşesinde ağaç gölgesinde kalan duvarın üstüne tünemiş, sessiz sedasız bakıyorduk öğle sıcağında boş kalan parka. Yine bozmadan sükununu, eğilip yerden bir papatya kopardı. 

"Papatyalar hep açıyor, hep. Her sene mutlaka açıyorlar." Konu açmayı mı deniyordu yoksa romantik bir konuşma mı yapmaya çalışıyordu anlayamamıştım. 

"Papatyalar aşk açıyor. Bizim için. Dünyanın öbür ucundaki papatyalar bile bize açıyor, sevgilim." Gülümsemesini saklamayı denedi ancak bilmiyordu ki onun gülüşünü güneşler bile saklayamazdı. Bense öyle filmlerdeki adamlar gibi bir cümle kurmanın sarhoşluğunu atamamıştım. Papatyalar aşk açıyor. 

"Yarın babam Antalya'ya gidiyor, iki üç gün olmayacak buralarda," dedi. Babası uzun yol şoförüydü. "Anneme çok ısrar edersem izin verir, bir yerlere gidelim mi?"

"Zehra'm bir şey ister de ben reddeder miyim? Nereye gitmek istersin söyle gidelim."

Kocaman gülümsedi. "Sinemaya gitsek?" Kafamı evet anlamında sallayıp başını göğsüme yasladım. Zamanı o anda, sonsuza dek durdurmak istedim. Mutlu olunca da ölmek istermiş insan, onu anladım. 

Öylece oturalı iki dakika olmamışken birden beni itip uzaklaştı. Duvarın üzerinde benden öte tarafa kaydı bir adım. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Parkın içinden kara saçlı kara gözlü herifin biri geçiyordu. Gözlerini ayırmadan Zehra'ma bakıyordu. Tam, neye bakıyon birader, diye atlayacakken gözlerim sevgilimin bakışlarına takıldı. Suçlu gibi, özür diler gibi bakıyordu. Adam gittikten sonra göz göze geldik. 

"Kim o sırık? Tanıyor musun?"

"Yok, tanımıyorum." Sesinde anlamlandıramadığım bir panik vardı. "Gidelim mi artık?"

"Kimdi o adam diyorum!"

"Bana bağırma!" Derin bir nefes alıp verdim.

"Bana yalan söyleme Zehra. Ne bu hal hareket, açıkla o zaman."

"Babamın yanında görmüştüm. Babamı tanıyor. Ama yalan söylemiyorum, kim doluğunu bilmiyorum!" Yanından geçip park kapısına yeltendim. "Nereye?" Arkama dönmeden yürümeye devam ettim.

"Gidelim dedin ya."

🌼

Kahvehanede, köşe dibinde mahallenin dayılarıyla okey atıyorduk. Kardeşim dediğim Mıstık hışımla içeri dalıp beni çekeleye çekeleye dışarı çıkarırken ise herkes bize bakıyordu.

Papatyalar Eza AçtıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin