6 - İlk Sefer (m)

5.3K 385 303
                                    


Akşam yemeğini yedikten sonra otelden ayrıldılar. Hyunjin, henüz hedef haline gelmediğini bilse de, yine de gözünü dört açmak zorundaydı. Arabaya binerken, yolda, arabadan inerken hep tetikteydi. Felix'in yanına gelirken yanında silah taşımamaya özen gösteriyordu ama bu onu savunmasız kıldığından, bunun doğru olup olmadığından emin olamıyordu.

Yine de başka çaresi yoktu, Felix silahı görürse bunu açıklayamazdı. Bir şekilde durumu idare etmesi gerekiyordu. Yeni taşındığı mekan, güvenilir bir yerdeydi. Polis koruması altında, demokratların yaşadığı bir mahalledelerdi. Bu aslında Hyunjin için bir tuzak gibiydi, sonuçta polislerle arası hiç iyi olmamıştı ama, Felix için buna değerdi.

Aynı ilk tanıştıkları gece olduğu gibi, direksiyonda Hyunjin, yanında Felix, eve kadar geldiler. Bu sefer sessiz değillerdi, sohbet ediyorlardı. Hyunjin, yola bakmak zorunda olduğu için Felix konuşurken onun yüzünü izleyemediği için ızdırap çekiyor gibiydi ama başka çaresi yoktu. Sonunda evin önüne geldiklerinde Hyunjin arabadan indi. Felix'in kapısını açtıktan sonra elini Felix'e uzattı. Ama tam Felix elini tutacakken geri çekti.

"Biliyorum, bunu sormak için çoktan geç kaldım. Ama bunu söylemem lazım. Bu eve benim için sıradan birisi olarak girmeni istemiyorum. Benim erkek arkadaşım olur musun?"

Felix'in yüzü kıpkırmızı olmuştu. Artık bunu sormayacağını, her şeyin spontane gelişeceğini düşünüyordu ama her zamanki gibi Hyunjin, sevdiği adamın düşüncelerini ön planda tutarak, onun incinmemesi için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Tabi, öylesine bir adamla bir evde yaşamaya başlaması doğru olmazdı. Resmi olarak onunla bir ilişkisi olmalıydı. "Evet..." Diyebildi sadece.

Hyunjin elini tekrardan uzattı, bu sefer Felix de onun elini tuttu. El ele indiler arabadan. Aynı şekilde, el ele binaya girdiler. El ele asansör beklediler. El ele asansöre bindiler. Felix'in eli terlemeye başlamıştı ve gergin hissediyordu.

Kapının önüne geldiklerinde, Hyunjin zar zor da olsa tek eliyle anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı. El ele, ilk defa evlerine girdiler. Felix, yeni gelin gibi hissetmekten kendini geri alamıyordu. Sonunda Hyunjin Felix'in elini bıraktı. Kapıyı kapattıktan sonra, hızlı bir şekilde montunu çıkardı.

Felix, evi incelerken, bir anda belinde bir el hissetti. Hyunjin ona arkasından sarılmıştı. Şimdi beraber evin hemen girişinden görünen salona bakıyorlardı. "Beğendin mi?" Dedi Hyunjin, kafasını Felix'in omzuna gömerken.

"Evet." Dedi Felix, heyecanını belli etmemeye çalışarak. "Beraber yaşayacağımız ev burası demek..."

"Her köşesinde..." Sanki Felix'i burnundan içeri çekmek istercesine boynunu kokluyordu. "Her köşesinde seninle anılar biriktirmek istiyorum. Sen de istiyor musun?"

Felix, Hyunjin'in ne yapmaya çalıştığını anlamaya başlamıştı. "İstiyorum..." Ve buna karşı koymaya hiç niyeti yoktu.

Hyunjin, yavaşça Felix'in montunu çıkardı. Tüm bunları yaparken, boynundan asla uzaklaşmıyordu. Felix kendini tutmaya çalışsa da, sonunda ufak bir feromon kokusu yayılmaya başlamıştı. Hyunjin kokuyu aldığında, yüzünün yandığını hissetti. Hayatında aldığı en güzel kokuydu. Şekerli kokuları pek sevmese de, Felix'in kokusunu sevmeme şansı yoktu. Ona karşılık vermek istedi, ama ilk seferlerini hatırlamak istiyordu. Feromonlar işin içine girdiğinde Felix'in bilincini kaybedeceğini çok iyi biliyordu.

"Felix..." Elini Felix'in tişörtünden içeri, karnına doğru götürdü. "Kokunun ne kadar güzel olduğunu biliyor musun?"

"Otelin şampuanını kulla-"

Sözünü bitirmesine izin vermeden Hyunjin Felix'i boğazından yakaladı ve kendisine doğru çevirerek dudaklarına yaklaştı. Dudakları arasında kalan mesafe, yok denecek kadar azdı. Sıcak nefeslerini birbirlerinin yüzlerinde hissediyorlardı.

"Otelin şampuanından çok daha güzel..." Dedi Hyunjin, fısıldayan bir ses tonuyla. "Dünyanın en güzel kokusundan bile daha güzel." Dudaklarını araladı ve yavaşça onu öpmeye başladı.

Felix, istemsiz bir şekilde kollarını Hyunjin'in boynuna doladı. Hyunjin'in elleri karnında, göğsünde gezerken, nasırlı parmaklarını her zerresinde hissediyor, tüm vücudu titriyordu. Biraz daha böyle devam ederlerse, dizlerinin gücü kalmayacak, artık ayakta duramayacak hale gelecekti.

Hyunjin, Felix'in tişörtünü çıkardı. Dudaklarını yavaşça Felix'in dudaklarından ayırdı. Öperek önce yanaklarına, sonra boynuna, sonra da köprücük kemiklerine kadar indi. Felix'i belinden sımsıkı kavramıştı çünkü tutmasa Felix'in eriyerek yere serileceğini biliyordu, nefes alışından bunu hissediyordu.

Tüm odayı Felix'in feromonları kaplamıştı. Hyunjin, Felix'i kucağına aldı. Felix ona sımsıkı sarılmış, kafasını omzuna kapamış durumdaydı. Hyunjin, onun göğüslerini öpmekten vazgeçmeden salondaki koltuğa ilerledi. Felix'i koltuğa yatırdıktan sonra, üzerine uzandı. Şimdi daha rahat bir şekilde vücudunu görebiliyor, dokunabiliyor, öpebiliyordu. Artık kendini tutamaz hale gelene kadar böylece devam etti.

Eli, Felix'in pantolonuna gitti. Her hareketi çok yavaştı, sanki ikisinin de hafızasına kazınmasını istiyordu. Önce düğmeyi, sonra da fermuarı yavaşça açtı. Artık ikisi de geri dönemezdi. Bu gecenin sabahı olmamalıydı...

Dark Man & The Sunshine | Hyunlix ﴾ Omegaverse ﴿ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin