⋆Felix ve Hyunjin, uzun süredir bekledikleri geceyi yaşarken, Han ve Minho da çok oyalanmadan kucaklarında Jae Hwa ile eve döndüler.
Felix, kızı için gerekli olan her şeyi hazırlamıştı. Han önce bebeğin altını değiştirdi, onunla biraz oynadıktan sonra kucağına alıp mutfağa, sütünü hazırlamaya gitti. Minho, elleri titreyerek salonda oturup, onları izledi.
Han'ın bebeğin altını değiştirirkenki nazik tavırları, bebeğin küçük ellerini Han'ın işaret parmağına dolayışı, Han'ın yüzündeki o masum gülümseme, bebeğin yumuşak yanaklarına kondurduğu ufak öpücükler, Minho'yu neredeyse ağlayacak hale getirmişti. Han'ın duygularına hala... Bu kadar kör olmak...
Han ve bebek mutfağa gidip gözden kaybolduğunda, Minho oturduğu yerde öne doğru eğildi, yüzünü ellerinin arasına aldı. Ne söylese, ne konuşsa da Han'ın gönlünü alsa bilmiyordu. Kendini çok çaresiz hissediyordu. Onları göremese de, bebeğe şarkılar söyleyen, onunla bebek gibi konuşan kocasının sesini duyuyordu. Sesler kafasında gittikçe büyüdü, çığlık haline geldi.
Sonunda dayanamadı, oturduğu yerden kalktı ve asasını eline alıp mutfağa yöneldi. Han, çoktan sütü hazırlamıştı. Bebek kucağında, mutfak masasının sandalyesine oturmuş, biberonla Jae Hwa'yı besliyordu. Minho, bir sandalye çekti ve masanın hemen Han'ın karşısında kalan yere oturdu.
Hiçbir şey söylemeden onları izledi bir süre. Ne Han'ın, ne de Minho'nun konuşmaya pek cesareti yoktu ama bir yerden başlamaları gerekiyordu ya, sonunda ilk adımı atan Minho oldu.
"Han..." Dedi kısık bir sesle. Han, tedirgin bir tavırla başını yavaşça kaldırdı ve Minho'ya baktı.
"Hm?"
"Bebeğin... Kucağına böylesine yakışacağını bilmezdim."
Han, cevap vermeden gülümsedi ve yine kafasını eğip elindeki biberonu emen bebeğe döndü. Minho, ikinci kez şansını denemeye karar verdi. "Jae Hwa uyuduğunda, seninle bir şey konuşmak istiyorum."
"Bizi anlayamaz ki, şimdi neden konuşmuyoruz?"
"Söyleyeceğim şey önemli olduğundan, konuşurken sadece bana odaklanmanı istiyorum."
Han'ın içi içini yemeye başlamıştı. Bir anda Minho onunla ne konuşacaktı ki? Hep her şeyi olduğu gibi söyleyen bir adam, neden şimdi bir şey söylemek isterken utanıp sıkılıyordu? Yine de itiraz etmedi. Zaten Jae Hwa'nın uyku saatine pek kalmadığından, sabredip beklemeye karar verdi.
Aradan çok geçmeden, zaten Jae Hwa sütünün sonuna geldiğinde çoktan Han'ın kucağında uyuya kalmıştı. Han, Jae Hwa'yı yatak odasındaki büyük yatağa yatırdı. Yanağına ufak bir öpücük kondurduktan sonra, geri mutfağa gidecekti ki, hemen kapıdan çıktığında Minho ile burun buruna geldi.
Tam kapıyı kapattığı sırada, Minho aceleci bir tavırla Han'ı belinden kavradı ve kendine doğru çekti. Tam öpmek için dudaklarına yaklaşacaktı ki, Han onu itti. "Ne yapıyorsun sen kaçık?" Fısıldayarak konuşuyordu. "Daha Jae Hwa yeni uyudu, azdın mı?" Minho'nun kucağından zor da olsa kurtuldu ve salona yöneldi.
Ama Minho, gitmesine izin vermeden onu bileğinden yakaladı ve yeniden kendisine doğru çekti. "Benden, hiçbir şey saklamıyorsun, değil mi Han?"
"Saklamıyorum Hyung." Dedi Han, gözlerini kaçırarak. "Senden ne saklayabilirim ki?"
Minho, bakışlarını Han'ın gözlerinden çekti. Gözleri yavaşça aşağıya, Han'ın karnına kaydı. Boşta kalan elini, Han'ın karnının üzerine koydu. Ama bu hareketi öyle zarif, öyle yavaştı ki sanki avuçlarında yeni doğmuş bir kuş tutuyor, onu incitmemeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Man & The Sunshine | Hyunlix ﴾ Omegaverse ﴿ ✓
Fanfic12.07.2023 - 18.08.2023 ✓ "Aslında, senin hayatın hakkında hiçbir şey bilmiyorum Hyunjin." "Oysa aynaya baksan, tüm hayatımı görürsün." 『 Omegaverse, mafya aksiyon kurgusu, green flag, mpreg, minsung, chanmin, jeongbin 』