Yüksekova Sınır Bölgesi.
"Komutanım yüksek müsadenizle bir şey sormak istiyorum" diyen askerime bir iç çektim, gözlerimi karşıdaki tepeden çekip, Cihan'a çevirdim.
"Söyle aslanım"
Cihan, yattığı yerden doğrulup bana doğru döndü, "Komutanım bakın valla yorulduğumdan değil ama bu itleri daha ne kadar bekleyeceğiz, gidip çökelim enselerine" diyen askerimi dinlemeye devam ettim. "Emir demiri keser Cihan, emir böyle ne yapalım, bekleyeceğiz." diyince Cihan da el mahkûm kafasını sallayıp pozisyonuna geri döndü.
"Komutanım hareketlilik var, bi' kamyonet yaklaşıyor." diyen Emrah'ın cümlesiyle konumlandığım yerden dürbünle kapıyı izlemeye başladım. Kamyonet bulunduğumuz dağın aşağısına yaklaşıp durduğunda, içinden onlarca genç çocuk indi, çocukların hepsi inince şoför de indi. Aracın önünde bekleyen teröristler etrafı gözetlerken kulübeden beklediğimiz iki adam çıktı, Civan ve Kadir Öztaş.
"Kadir Öztaş, 46 yaşında, ülkenin en başarılı kimyagerlerinden İzmir ve Ankara'da yapılan bombalarını hazırlayan adam kendisi, büyük İstanbul ve Berlin eylemi için Civan'la iş birliği içinde, kullanılacak olan bombaları yine o hazırlayacak." Ateş'in konuşmasıyla derin bir nefes aldım "Ve bu zorla ana babalarından ayrıldıkları bu vatanın gencecik evlatlarını kullanacaklar, eylem için, bizim gözümüz gibi baktığımız, rahat uyusunlar diye saatlerce nöbet yaptığımız çocukları öldürecekler." Hepsinin ettikleri küfürler teker teker kulaklığımdan duyuldu.
"Evet, Ölüm timi, başlıyoruz. Hiçbir çocuğa zarar gelmeden Kadir'i ve Civan'ı alıyoruz." Pusuya yattığım yerden ilk atışı yaptığımda ardı arkası kesilmeyen silah sesleri devam etti. Kadir ve Civan kulübeye kaçarken, timden iki asker çocukları arabanın arkasına güvenlice almak için aşağıya indi. Yerimden doğrulup aşağıya kulübeye doğru indim. Kulübeye geldiğimde ikisi de yerde uzanıyor hâlde duruyordu. "Kalkın lan itler." diye bağırınca ikisi de birden bana doğru baktı.
"Ya da kalkmayın, hoşuma gitti böyle sizi sürünürken izlemek, hep böyle kalın." diyip gülünce ikisi de ayağa kalkmaya çalıştı.
Elimdeki Civan'ın ayağına ateş etmemle acı dolu bir çığlık yükseldi kulübenin içinde "KALKMA DEMEDİM Mİ LAN BEN SANA?" Civan yerde acıyla kıvranırken Kadir büyük bir tereddütle bana doğru bakmaya devam ediyordu "Be-ben hiçbir şey yapmadım, her şeyi o istedi, beni tehdit ettiler, zorunda kaldım yemin ederim, yemin ederim zor durumdaydım" tam cevap vereceğim sırada içeri timdekiler girdi.
"Komutanım dışarısı temiz, çocukları da eksiksiz şekilde aldık, helikopterin gelmesine 15 dakika var isterseniz çıkabiliriz." Kafamı salladım "Özgür, Barış bunlar sizde alın adamları, diğerleri benimle gelsin, çocukları güvenlice götürdüğümüzden emin olalım."
"Emredersiniz komutanım." dışarı çıkıp kamyonetin yanına doğru ilerledim. Çocuklar beni görünce geriye doğru adımladılar. Ateş hemen aramıza girip "Türk askeri o bizim gibi, ayrıca bizim komutanımız, rahat olun size yardım edeceğiz."diye çocukları sakinleştirdi, bana olan bakışları yumuşamıştı hepsinin. Arkadan başından beri en dik başlı olan çocuk atıldı korkusuzca "Hadi iyi bizi kurtardınız, ne yapacaksınız? Sizde mi elimize silah verip dağlara çıkaracaksınız, ne yapabileceksiniz ki bizim için, hepimizin ailesi gözümüzün önünde öldürüldü. Onları da geri getirebilecek misiniz? Türk askeri her derde yetişir, masumu korur dediler, siz neredeydiniz ailelerimiz katledilirken?" büyük bir öfkeyle bakıyordu yüzümüze ama öfkesi bize değildi tüm bu yaşananlara, onları bu hale getiren şerefsizlereydi, biliyordum.
"Adın ne senin delikanlı" diye sorduğumda "Hüseyin" diye yanıtladı beni bir hışımla.
"Size ailelerinizi geri veremeyiz maalesef ki, bizim şu anki görevimiz sizi sapasağlam bir şekilde buradan uzaklaştırmak. Bizimle birlikte çıkıp geleceksiniz. Sonra inanın hepiniz bu devlete emanetsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güncesi Silinen Savaş
Teen Fiction🇹🇷 "Vatan uğruna can alıp, can verenlerin şerefine"