-Jungkook 22 yaşında annesi o küçükken öldü babası sert ve baskıcı-
Sabah erkenden kalktım kısaca hazırlanıp üstümü giyindim kahvaltı bile yapmadan evden çıktım motoruma bindim ve kaskımı kafama taktım hızlıca sürmeye başladım hyungum beni kahvaltıya çağırmıştı dün gece moralim bozuktu yine babamdan azar yemiştim babamın tek derdi paraydı yüzüme bile bakmıyordu şirkete gelmediğim için bana bayağı kızmıştı ben daha şirketin başına geçmek için hazır değildim her neyse hyungum Namjoon beni yeni ev arkadaşı ile tanıştırmak için kahvaltıya çağırdı bir süre sonra hyungumun evine geldim derin bir nefes alıp kapıyı çaldım kapıyı açan kişi kesinlikle bir insan olamazdı kesinlikle bu bir melekti dalmış bir şekilde çocuğa bakıyordum hyungumun sesi ile hafif irkildim ve çocuğa selam verip eve girdim hyungum bana sarılmıştı "hoş geldin Jungkookk" kocaman gülümsedim "hoş bulduk" melek gibi olan o çocuk bizi izliyordu hyungum geri çekildikten sonra "günaydın efendim ben Kim Taehyung 23 yaşındayım" dikkatlice onu izliyordum demek adı Taehyung'du
"Memnun oldum efendim demene gerek yok ben Jeon Jungkook 22 yaşındayım" hyungumuzun sesi ile kafamızı ona çevirdik aynı anda "hadi masaya geçip güzel bi' kahvaltı yapalım" hep birlikte oturduk ve yemek yemeğe başladık sohbeti bölen şey benim telefonumun çalması olmuştu "özür dilerim bakmam gerek" arayan yine babamdı masadan kalktım ve salona geçip telefonu açtım "bu telefon neden hemen açılmıyor!" Derin bir nefes aldım "yemek yiyordum.. özür dilerim" göz devirdim özür falan dilemiyordum açmamı köpek gibi bekleyecekti "bir daha olmasın! Şirkete ne zaman geleceksin" yine şirket yine şirket "bir kaç saat sonra şimdi gitmem gerek görüşürüz" cevap vermesine izin vermeden yüzüne kapattım ve geri masaya dönüp yemeğe başladım keyfim kaçmıştı hyungum sorunu anlamıştı "yine mi şirket?" Kafamı kaldırıp hyunguma baktım "bıktım artık" hyungumun yanındaki beden bizi izliyordu sadece "şey sorun ne"Bakışlarımı karşımda oturan bedene çevirdim "kafanı yorma ailevi sorunlar" dedim ve yemeğe devam ettim
"Peki"Yemeği bitirmiş masayı toplamıştık ben hepimize güzel kahvelerimden yapmıştım hep birlikte kahve içiyorduk hyungum konuşuyordu ama karşımdaki bedene bakıyordum sadece hyungum onu dinlemediğimi anladı "demek şirket senin" onu dinlemediğim için kısaca "hmhm öyle" dedim bir anda bağırdı Tae ve ben irkildik ve ona baktık "dinlemiyorsun ki beni!" Başımı hafif eğdim "özür dilerim dalmışım" Namjoon kahvesini masaya bıraktı ve yanıma oturdu tek kolunu omzuma attı "bebek gibisin be"
Kahveler bittikten sonra hyunguma teşekkür ettim ve akşam yemeğe beklediğimi söyleyip evden çıktım kaskımı kafama takıp motora bindim ve eve doğru sürdüm aklıma şirket gelmişti duraksadım ve yönümü değiştirdim
Şirkete girdim hızlıca babamın odasına yani en üst kata çıktım odaya girdiğim anda okkalı bir tokat yedim "nerdesin sen!!" Başımı öne eğdim "özür dilerim yemek yediğim için geç kaldım baba" sesini daha çok yükseltti "kaç saattir yemek yiyorsun!!" Göz devirdim ve umursamadan babamı üzmeyi aklıma taktım "annemin mezarındaydım.." babam bir anda duraksadı hoşuma gitmişti hafif sırıttım ve odasından çıktım
Eve geldiğimde mutfağa girip yemekleri hazırlamaya başladım masayı kurduktan sonra akşamın güzel yıldızlarının izledim kapının çalması ile hızlıca o tarafa koşup kapıyı açtım bir melek bir hyung karşımdaydı "hoş geldiniz masa hazır Buyrun" Taehyung eğik olan kafasını kaldırıp bana baktı "hoş bulduk"
İkiside masaya geçti ve soğuk olması için dolaba koyduğum şarabı alıp geldim bardaklara doldurduktan sonra tabaklara sunum yaptım yemeğe başladık Tae ilk defa yemeklerimi yediği için övüp durdu
Çok tatlı görünüyordu