Jimin çalınan kapının önüne gitti. Kapıyı açmadan önce durdu ve nefes alıp verdi. Buna hazır değildi. Nasıl biri olduğunu tamamen tanımıyordu ya kendisine bir şey yaparsa? Ne olacak? Jungkook'u da böyle bırakacak mıydı?
-Buna alışmadın mı Jimin?
Neye?
-Unutulmaya, bırakılmaya, kullanılmaya...
Alışdım... Alışmak istemesemde alışdım
-Aç kapıyı o zaman. Güçlü ol.
Peki...
"-Hoşgeldin." Jimin kapıyı açtı ve Jungkook'un yüzüne baktı. Yüzü kıpkırmızıydı. Utandığı belliydi. Jimin de yüzünün kızardığını hissetti ve bir adım arkaya gitti Jungkook'un içeri geçmesi için.
"-İçeri buyur." Jungkook içeri girdi. Girdiği an tam sağda onu oturma odası bekliyordu. Jeon gelip bembeyaz koltuğa oturdu. Çok yumuşaktı. Sanki hiç kullanılmamıştı? Park, Jeon'un yüzüne baktı.
"-Ne içmek istersin?" Jungkook önündeki tatlı adamın yüzüne baktı.
"-Muzlu süt." Ne?
"-Ne?" Jungkook gülümsedi.
"-Ahm, acaba muzlu sütün var mı?" Jimin bir an durdu ve kahkaha attı. Jungkook Jimin'in neden güldüğünü anlamadı. Ama gülüşünün çok güzel olduğunu düşündü.
"-Nee?" Jimin ellerini hayır anlamında salladı.
"-Üzgünüm, çok üzgünüm... Sadece, seni gördüğümde tarzın yüzünden ciddi ve farklı biri olduğu düşündüm . Çok ciddi olduğunu ve gülümsemeyi sevmediğini de düşündüm. Ama çok çocuksusun. Gülüşün aynı küçük bir çocuğunki gibi. Herneyse ben sana muzlu süt getireyim." Jungkook gülümsedi. En içten şekilde.
"-Beni tanıdıkça seveceğini söylemiştim sana." Jimin gülümsedi ve mutfağa gitti. Üç dakika sonra elinde iki bardak ile geri geldi. Birinde muzlu süt, diğerinde ise şeftali suyu vardı(Şeftali suyunu seviyor). Jimin muzlu sütü Jeon'a verdi ve Jeon'un oturduğu koltuğun yanındaki koltuğa oturdu. Jungkook sütünü içerken Jimin'e baktı. Sözleri kendisini etkilemişti. İçinde farklı hislere kapılmasına neden olmuştu. Kapılmalı mıydı? Bence kapılmasında sorun yok...
"-Jimin," Jimin, Jeon'un yüzüne baktı.
"-Evet?" Jimin ayağa kalktı. Jungkookun bir şey istediğini düşündü. Jimin Jungkook'un sağ tarafında ayakta duruyordu.
"-Bir şey ister misin?" Jungkook sağ elini kaldırdı ve Jimin'in sol elini tuttu.
"-Ben tatlı mıyım?" Jimin gülümsedi ve kıpkırmızı olduğunu bildiği için yüzünü çevirdi.
"-Evet." Jungkook Jimin'i önüne çekti ve kafasını Jimin'in karnına gömdü.
"-Beni seviyor musun?" Jimin utancını gizlemek için sol eliyle yüzünü kapattı.
"-Jimin, senin askerin olmama izin verir misin?" Jungkook Jimin'in sol elini yüzünden çekti ve tuttu. Kafasını kaldırıp Jimin'in kıpkırmızı yüzüne baktı.
"-Beni dinliyor musun?" Jimin olumlu anlamda kafasını salladı.
"-Peki, cevabın?" Jimin gülümsedi. Dolmuş gözleri ile...
"-Güneşin ışıklarıyla kaplı bir asker... Buna kim hayır der?" dedi. Jeon gülümsedi.
"-Yani, beni seviyorsun?" Jimin Jungkook'un yüzünü avuçları içine aldı.
"-Gitar çalan insanları ve tavşanları severim." Jungkook anllamamış bir şekilde Jimin'e baktı.
"-?" Jimin gülümsedi.
"-Gitar çalmaya çalışan ve tavşana benzeyen insanları da severim. "Jeon gülümsedi.
"-Haa." Jimin, Jeon'un yanaklarına yüzünü yakınlaştırdı ama Jeon bunu istemedi ve yüzünü dümdüz tuttu. Jimin, Jeon'un bu hareketine gülümsedi ve Jeon'un dudaklarına küçük bir buse kondurdu. Jeon, Jimin'i kolları arasına aldı. Jimin'i kendisine doğru itti ve kucağında oturmasını istedi. Ama Jimin bunu yapmadı. Eğer yaparsa daha da utanacağı için. Jimin Jungkook'un yüzüne baktı.
"-Sadece benim askerim mi olucaksın?" Jeon gülümsedi.
"-Sadece senin." Jimin tavşana benzer gülüşe cevap olarak gözlerini yok edicek şekilde gülümsedi.
"-Sen bana aitsin. Ve bende sana..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Askerim /KOOKMİN\
Fanfiction"-İsmin nedir?" "-Hiçkimse." "-Ne?" "-Ben Hiçkimseyim" "-Peki Bay Hiçkimsenin Herşeyi ola bilir miyim?" "-Sende herkesle aynısın." "-Hım, pekala, hadi herkesle aynı olup olmadığımı kendin gör."