🇲🇪⋎'s
*teaser*
Toprağın altındakiler, geride bıraktıkları fısıltılarla devam ederler söz sahibi olmaya.
Ben; yeryüzüne inmiş cehennemin azap dolu kabusundan sesleniyorum, Tanrı bizlere öfkeli olmalı.
İslam dinin kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'de 'Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. Göz, aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği içinde sana geri dönecektir.' Der Tanrı. Aynaya baktıklarında o ezikliği kaldıramamalarının sonucuydu belki de dünya üzerindeki bütün savaşlar.
Ki ben, o savaşlardan birine ev sahipliği eden bir ailenin tek varisi olduğum halde, nefes alıp vermenin çok acayip bir şey olduğuyla yüzleşeli sadece birkaç gün oluyordu...
Tıbba göre; yutak ve gırtlağımızdan soluk borumuza, oradan da akciğerlerimize ulaşan oksijen, bronş ve bronşçuklardan geçerek alveollere karışıyordu. Alveollerden kana, oksijen hücrelere taşınıyor, hücreler de oksijeni kullanarak enerji elde ediyordu. Yine kan yardımıyla karbondioksite dönüşen oksijen tekrar alveollere oradan da yeniden ağız ve burun yardımıyla dışarı atılıyordu.
Fakat şu birkaç gündür yutkunduğumda ıslanan genzimi kurutan oksijenin bana enerji vermesi yerine kalbimi kurutması için yapmayacağım şey yoktu.
Babacığımın tıpkı benim gibi rahatça nefes alıp vermesi için yapamayacağım tek bir şey dahi yoktu. Ve yapabileceğim onca şeyin babamın sağlığında hiçbir sonuç vermemesi ölüm ve yaşamı kontrol edemememin hüsranında beni boğuyordu. Bir hemşire olmam dahi, babamı ne yazık ki kurtarmıyordu.
Odadan çıkan doktorun gözleri ayakta dikilen beni buldu. "İçeride sizi bekliyor." dedi. Öyle umudu yoktu ki babamın kurtulmasına üzülmeyeyim diye bana bir şey söyleyemediği kaçırdığı gözlerinden okunuyordu.
Ayağa kalkarak babam için düzenleyip topladığım ufak çaplı bir acil servise çevirdiğim odaya girdim. Bu dört duvar her geçen gün boğazımı tırmalıyordu. Babamı görmek pahasına burada böyle olmayı kaldıramıyordum. Onun öylece bir yatakta uzanması, tek bir nefes alabilmek için kıvranması canımı okuyordu.
Başında beklediğim gecelerde yanı başında olmak ona daha yakın olmak için koydurduğum koltuğa geçip oturdum serumunu kontrol ettikten sonra. Elini tuttum. "Papa..."
Sancılı, acı veren, amacına ulaşmayan boğuk nefesinin hırıltısı, kulaklarıma eski günlerdeki gibi şefkatle, hasretle "Kızım." Olarak taşınması için neler vermezdim. Elimi sıktığında ben ona hiçbir şey veremediğim halde bana dünyaları vermesi altında ezildim. Diğer eliyle ağzındaki solunum aletini çıkardı ve yatağını kumandayla dikleştirdi.
"Beni iyi dinle." Dedi zorlukla, kendi dilimizde. Rusça. "Senden bir dileğim olacak."
"Ne istersen? Emret."
"Sen benim küçük bebeğimsin. Her daim göz bebeğimdin. Bu dileyeceğim şey, senin için." Benim için dileyebileceği tek şey tekrar ayağa kalkmak olmalıydı ve benim onun göz bebeği olmam için o gözlerini asla ama asla kapatmamalıydı. Bakıyordum, hayır, bunlardan biri değildi dileyeceği. Bakıyordum, bu dilek onu mutlu etmeye yetmemişti. Oysa bana, dilekler mutlu olmak için dilenir derdi. Onu neden mutlu etmiyordu benden dileyeceği? "Senin güvenliğin için." Diyebildiğinde omuzlarım düştü. Düşündüğüm şeyi istemeyecekti benden değil mi? "Geri kalan hayatının sigortası olacak. Beni anlıyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİKONT'ES
Adventure❝Annenin ihaneti, çürütür bütün masumiyetini. Babanın öfkesi yutar, karanlığa mahkum eder seni. Bir labirentin içindesin şimdi. Aslan kayalıkları tahtınsa kanlı geçmişin merdivenleri...❞ 21 Temmuz 2023 Cuma 00.00