~ Doğa'nın Gözü:
Çınar yine yapacağını yapmıştı. Ev hapsi cezası vardı ama gizli gizli dışarı çıkıyordu. Eninde sonunda kendini tutamayıp bir şey yapacaktı, yaptı da. Dönüşmesinin sebebinin psikiyatrist olduğunu söylemişti. "Bana yardım etmek yerine benimle alay etti." Alay etmesi onu dönüşüp yemesi gerektiği anlamına gelmiyordu. Ama sonuçta kendini kontrol edemiyordu. Şimdi de kendini daha rahat hissettiğini ve içindeki bunaltının gittiğini söylüyordu, ama doğruyu mu söylüyor bilmiyorum. Umarım doğrudur.
Çınar'ın hücrede geçirdiği birinci haftaydı. Evimizde yokluğu aşırı hissediliyordu. Birinci sebebi ona olan özlemimizdi. İkinci sebebi ise, o evdeki karanlık enerjinin artık olmamasıydı. Ev resmen aydınlanmış gibiydi. Ama olduğu anları da özlemiyor değildik. Çınar'ın hücreye tıkılmış olması, ona olan özlemimizi daha da artırıyordu. Ara sıra hapishaneyi arıyor ve onunla biraz da olsa görüşebiliyorduk.
Onu evdeyken bile özlerken, bir anda gelişen bir şey yüzünden en az on kat daha çok özlüyorduk.
Tüm bunlar olmadan önce hayat onunla dopdolu geçiyordu. Eskiden evimizde hiç yerinde durmayan, oradan oraya koşturan, evdeyken ise çok iyi bir evlat, iyi bir kardeş ve iyi bir arkadaş vardı. Şimdi ise hücrede çıkmak için gün sayan, içinde şeytan olan bir çocuk vardı, gerçi hala içinde mi bilmiyorum. Umarım da yoktur.Ertesi Gün
~ Çınar'ın Gözü:
Sekizinci günüm. Sekiz gündür bu hücrede tıkanmış bir şekilde vakit geçirmeye çalışıyordum. Boş durmamak için spor yapmaya çalışıyordum, çünkü bazen içimde gereksiz bir enerji birikiyordu. Ben de harcamak istediğim zaman şınav, mekik falan çekiyordum. Ara sıra da ailem arıyor, onlarla özlem gidermeye çalışıyordum. Ama işe yaramıyordu. Onlara karşı böyle bir özlemi hiçbir zaman hissetmemiştim.
Zamanımın yarısından fazlası yatıp hayatımın devamı hakkında düşünmekle geçiyordu. Uzun zamandır kendim için faydalı olan hiçbir şey yapmadığımı fark etmiştim. Ne okula gidebiliyor, ne de ailemle veya arkadaşlarımla vakit geçirebiliyordum. Tek yaptığım şey içimde yaşadığım şeylerin derinlerine inmek ve bu şeyleri keşfetmeye çalışmaktı. Bunları düşünmeyi bıraktığımda aklıma şu şey geliveriyordu, "Burada ölüp gideceğim."İki Gün Sonra
Uzun zamandır ne bir rüya görüyor, ne de bir şeyler duyuyordum. Bunların olmaması iyi şeylerdi, ama yeterince bilgi alamadığımı hissediyordum. Belki de Gülsüm Hanım o şeyleri söylemeyip bana yardımcı olsaydı, hem onu öldürmemiş olacak, hem de bilgi toplamış olacaktım. En son gördüğüm rüyanın anlamını, o garip dilin ne olduğunu...
Ara sıra geceleri uyandığımda kendimi o garip dili konuşurken buluyordum. Tekrar konuşmaya çalıştığımdaysa zar zor bir kaç kelime çıkarabiliyordum, fakat anlamlarını bilmiyordum. Yanlız uyurken, muhtemelen bu söylediğim şeylerin ne anlama geldiğini biliyordum fakat emin değildim. Çünkü sadece düşündüğüm şeyler de olabilirdi. Ama yine de hatırladığım şeyleri bir kağıda not alıyordum.
10 gündür bu tür saçmalıklara dayanıyordum. İçimde şeytan olmamasına rağmen bu tür şeyleri tekrardan yaşayınca, o kadar süre içimdeki şeytana nasıl dayandığımı anlayamıyordum. İçimde bir şeytan varken, birini öldürmenin verdiği şok ve korkuyu şimdiki yaşadığımdan çok daha az yaşıyordum. Hatta, bir ara zevk verdiğini hissediyordum fakat kendimi bu düşünceden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Belli ki şeytan, o sıralarda beni kendine çevirmeye çalışıyordu ve bunun bir kısmını başarmıştı. O zamanlar hiç farketmediğim kadar psikopat olduğumu farketmiştim. Öldürmek zevk almak da ne demekti? Tabii ki de bunu düşünen ben değildim. Şeytan tarafından düşünmek için zorlanıyordum. Düşündükten sonra da şeytanın kahkahası kulağımda yankılanıyordu. Beni resmen parmağında oynatmış. Keşke bunun intikamını almanın bir yolu olsaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biblo (TAMAMLANDI)
Historia Corta!BU KİTAPTA KARAKTERLER DIŞINDA HİÇBİR OLAY GERÇEK DEĞİLDİR. SADECE HAYAL ÜRÜNÜDÜR! Arkadaşının evindeki bir biblonun laneti yüzünden şeytana dönüşen Çınar, içine giren şeytanla hayatını sürdürmeye çalışır. Fakat bu süreç, hayatının en dertli ve sık...