1

619 41 7
                                    

Dağın sarp yüzeyi ve zirvesine doğru yoğun bir sis hakimdi. Her adımda altlarındaki kara toprağın sesi ve sert rüzgârın oluşturduğu uğultu dışında bir ses yoktu. Ancak bu sessizlik, ormanın derinliklerinden gelen kurşun sesleriyle kesildi.

Üsteğmen Batuhan özel harekât timiyle sık ormanlık alanda ilerliyordu. Gelişmiş gece görüş dürbünleriyle, düşmanın nereden ateş edeceğini tahmin etmeye çalışıyorlardı. Ancak yoğun ağaç yaprakları, teröristlerin konumunu belirlemeyi zorlaştırıyordu.

Bir anda, sağlarından gelen otomatik tüfek sesleriyle sarsıldılar. Serkan, başına isabet eden kurşunla yere yığıldı. Batuhan "Siper alın!" diye bağırdı. Askerler, yakınlardaki büyük kayaların ve ağaç gövdelerinin arkasına saklandılar. Teröristler, dağın birkaç noktasından çapraz ateş açıyordu. Her yerde kurşun sesleri ve toprağa isabet eden mermi kapsülleri vardı.

Batuhan, radyosunu kullanarak yardım istedi, ama dağın derinliklerinde sinyal yoktu. Elindeki MPT-76 tüfeğiyle karşılık verirken, Ahmet'in sesini duydu: "Üsteğmen! RPG!". Ağaçların arasından gelen roket, yanlarındaki kayalığa isabet ederek büyük bir patlama yarattı. Kaya parçaları havada uçuştu. Ekibin çoğu bu patlamadan etkilendi.

Batuhan ekibini derleyip toparlamaya çalıştı. Kadir, ağır yaralı olan Serkan'ı sırtladı. "Geri çekiliyoruz!" emrini verdi Batuhan. Ekibiyle beraber geri çekilmeye başladılar, ancak teröristler onları takip ediyordu. Çatışma, dağın her yerinde sürüyordu. Ahmet, keskin nişancı tüfeğiyle üç teröristi etkisiz hale getirdi, ancak onun da sol bacağına kurşun isabet etti.

Dumanlar arasında siluetleri beliren teröristler, üstün sayılarıyla askerlere baskı kurmaya devam ediyordu. Batuhan el bombalarından birini çıkarıp, düşmanın üzerine attı. Patlama ile dört terörist yerde kaldı.

Ancak Batuhan'nın ekibinden sadece beşi ayakta kalabilmişti. Onlar da yaralıydı. Batuhan Ahmet'e doğru koştu ve onu sırtladı. "Bu dağdan çıkmamız lazım, destek kuvvetleri yakındır!" dedi.

Yoğun kurşun yağmuru altında, Batuhan ve ekibi dağın diğer tarafına doğru ilerlemeye başladı. Her adımlarında, teröristlerin kurşunları etraflarında ıslık sesleriyle geçiyordu. Ancak, dağın eteklerine vardıklarında, destek kuvvetlerinin zırhlı araçlarıyla karşılandılar. Onları kurtaran bu araçlar, ağır silahlarıyla tepedeki teröristlere karşılık veriyordu. Batuhan ve ekibi, nihayet güvendeydi. Ancak bu zafer, kaybettikleri arkadaşlarının acısıyla gölgelendi.


Havanın hafif gri tonunda, zırhlı araçlar dağın eteklerindeki yol boyunca hızla ilerliyordu. İçlerinden birinde Üsteğmen Batuhan bilincini kaybetmek üzereydi. Ahmet, sol bacağındaki bandajı sıkılaştırırken yüzünde endişeyle Bulut'a bakıyordu: "Dayan üsteğmen, yakında hastanedeyiz."

Hastanenin acil servisine varıldığında, Batuhan  ve diğer yaralı askerler hemen ameliyata alındı. Yaralı askerlerin yakınları, hastane koridorlarında endişeli bir şekilde beklemeye başlamıştı.

Birkaç saat sonra, cerrahi müdahale sona erdi. Batuhan, odasında beyaz çarşafların arasında uyanmaya çalıştı. Gözleri ağırlaşmış, başında yoğun bir ağrı vardı. Yanında, Ahmet ve birkaç arkadaşı bekliyordu.

Doktor, odaya girdiğinde herkesin gözleri ondaydı. Ciddi bir ifadeyle başını hafifçe salladı. "Üsteğmen Batuhan, müdahale başarılı geçti. Ancak aldığınız yara ve şarapnel parçalarının oluşturduğu hasar nedeniyle sol bacağınızda kalıcı bir hasar oluştu. Fizyoterapi ile yürüme yeteneğinizi geri kazanabilirsiniz, ancak maalesef aktif askerlik görevinize devam edemeyeceksiniz."

Batuhan, bu sözlere karşılık veremedi. Hayatını adadığı askerlik mesleği, bir anda sona ermekteydi. Gözlerinde biriken yaşları tutamadı. Ahmet, "Her şey yoluna girecek üsteğmen," dedi, sesi titreyerek.

KAÇIŞ 2 : KARANLIKTA FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin