Gecenin karanlığında dışarıdan sesler gelmeye başladığında, Batuhan annesine yaslanarak uyuya kalan oğlan çocuğuna baktı. Simsiyah saçları vardı. Uzun kirpikleri yanağında gölge yapıyordu. Annesinin koluna kafasını yaslamış, küçük elleriyle montunu sıkıca kavramıştı. Batuhan, çocuğun masumiyetinde bir şeyler bulmuştu. Bir zamanlar kendisinin de bu kadar saf olduğu günleri hatırlıyordu.
"Çocuğu al ve üst kata çık. Kapıyı da kilitle," dedi ayağa kalkıp silahını alırken, sesinde kararlılık vardı. Lara'nın gözleri dehşetle genişledi, ancak oğlunu kucağına alıp hızlı adımlarla merdivenlerden çıktı. Üst kattan kapının kapanma sesi geldiğinde Batuhan sanki bambaşka biri olmuştu. Yüzünde, savaşın kazandırdığı o ifadesiz bakış belirdi.
Lara üst katta odaya girdiğinde kapıyı kilitleyip çocuğunu yatağa yatırdı. Korkmuş, endişeli gözlerle oğluna baktı. Çocuk, bu korkunç gecenin farkında olmaksızın huzurlu bir şekilde uyuyordu. Lara'nın içi parçalanıyordu, ama şimdi güçlü olmalıydı. Hızla pencereden dışarı baktı, Batuhan'ın ne yapmak üzere olduğunu görmeye çalıştı, kalbinde büyük bir tedirginlikle.
Kapı zorlanıyordu. Batuhan, dışarıdaki iki adamın homurtularını duyuyordu. Kalbinin atışları, anın gerilimini yansıtıyordu. Eski bir asker olarak, savaşın ve mücadelenin ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Bedeni, bu tür anlara tepki vermek üzere eğitilmişti. Silahı elinde, harekete geçmeye hazırdı. Ancak içinde bir yerde, savaşın bittiğine inanmak isteyen o parça hâlâ yaşıyordu.
Kapı zorlanıyordu. Batuhan, dışarıdaki iki adamın homurtularını duyuyordu. Kalbinin atışları, anın gerilimini yansıtıyordu. Eski bir asker olarak, savaşın ve mücadelenin ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Bedeni, bu tür anlara tepki vermek üzere eğitilmişti. Silahı elinde, harekete geçmeye hazırdı. Ancak içinde bir yerde, savaşın bittiğine inanmak isteyen o parça hâlâ yaşıyordu.
Kapı sonunda açıldı. İlk adam, silahını çekip içeriye atıldı. Batuhan, refleksleriyle hemen yan taraftaki duvarın arkasına sıçradı. Adam ateş etti, mermiler duvarı delip geçti.
Batuhan, açıyı değerlendirdi, hızla duvardan çıkıp ilk adama ateş etti. Adam yere yığıldı, yüzünde şaşkın bir ifade vardı. İkinci adam, Batuhan'a doğru atıldı, yumrukları havadaydı.
Batuhan, adama doğru hareket etti, yumruklarını ve ayaklarını ustaca kullanarak ona vurdu. Adamın bıçak çektiğini gördüğünde, elini yakalayıp bıçağı yere düşürdü. Daha sonra, birkaç sert vuruşla adamı yere serdi, yüzündeki öfkenin yerini acı bir memnuniyete bırakmasına izin verdi.
Her şey birkaç saniye içinde olmuştu. İki adam da yerde cansız yatarken Batuhan'ın yüzünde tek bir ifade bile okunmuyordu. Bu iki salak aradıkları kişinin burada olup olmadığından bile emin değilken saldırıya geçmişlerdi. Silahını beline geri takıp cesetleri kapının önünden sürüyerek odalardan birine soktu. Yere bulaşan kanları da temizleyip, odanın kapısını kilitledi. Ağır adımlarla üst kata çıkıp kapıya birkaç kere üst üste vurdu.
"Benim Batuhan, kapıyı açar mısın?" Lara kapıyı hafifçe aralayıp açtı.
"Artık korkmana gerek yok. Güvendesiniz," Batuhan, kendi yatağının içinde yastığına sarılıp uyuyan Mert'i gördüğünde içten bir gülümsemeyle karşılık verdi. Çocuk mışıl mışıl uyuyordu.
"Ne oldu gittiler mi?" diye sordu Lara, sesi titriyordu.
Batuhan bir süre sessiz kaldı. Evet, gitmişlerdi ama cehenneme. Ve zebanileri olmaktan hiç şikayetçi değildi. Yüzündeki ifade, sadece Lara'ya değil, kendine de yalan söylemeye yetecek kadar soğuktu.
"Merak etme, size artık zarar veremezler. Burada yeterince güvende değilsiniz ama, hava ışımak üzere. Birkaç saat uyu ve buradan gidelim," dedi, sesinde yorgun bir tebessüm vardı, yılların ona kazandırdığı o bilge yorgunluk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ 2 : KARANLIKTA FIRTINA
General Fiction"Koş, saklan, hayatta kal; çünkü her kaçış bir direniştir. Savaşın izleriyle dolu eski bir üstteğmen, izole bir dağ evinde huzuru ararken ormanın derinliklerinde beklenmedik bir çığlıkla hayatı alt üst olur. Lara ve oğlu Mert, uluslararası bir suç ö...