2

255 36 30
                                    

Batuhan'ın yüzünde hafif bir gülümseme belirdi, aracın içinde esen klimanın serinliğini hissetti. Yeni bir başlangıç yapmıştı, askerlik sonrası hayata yeniden dönmek gerçekten zordu. Askerlikteki disiplin, yemek saatleri, uyandırma düdükleri, gece nöbetleri ve arkadaşlıklar... hepsi bir anda geride kalmıştı. Şimdi, sivil hayatın telaşı, trafik, iş yoğunluğu, faturalar ve şehrin kalabalığı içindeydi.

Anahtarları kontağa takıp aracı çalıştırdı. Radyodan hafif bir müzik sesi geldi. Sessizce dinlemeye başladı. Müzik, onun askerlik anılarına dalmasına neden oldu. Bir zamanlar birlikte nöbet tuttuğu arkadaşları, komutanları, eğitimleri, zor anları ve komik anıları geldi aklına. O sırada radyodan çalan şarkının sözleri de bir anlam kazandı; hayatın ne kadar kısa ve değerli olduğu üzerineydi.

Yolculuk boyunca akıl sürekli o askeri günlerine takılı kalıyordu. Elinin altında tüm kontroller olsa bile, askerlikte olduğu gibi her şeyin otomatik bir rutine bağlı olmaması onu hala huzursuz ediyordu. Ne zaman hangi emir geleceğini bilemeyişin verdiği özgürlük Batuhan'a bir yandan rahatlatıcı gelirken, diğer yandan da garip bir endişe veriyordu. Araba, dağ evine doğru giderken uzun süren bir yalnızlığın ona iyi geleceğinden emindi. Ailesi çoktan şehirden ayrılmıştı. Gece yarısı gideceği yere vardığında, araçtan inerek ormanın içindeki eve baktı. Babası annesiyle baş başa kalabilmek için burayı yaptırmıştı. Yakında sadece dağlık alanlar ve orman vardı. Arabanın bagajından çantalarını alıp kapıları kilitledi. Evin kapısını açıp, içeri girdi.

"Burayı gerçekten de özlemişim" diye mırıldandı. Bir dağ evine göre fazla mükemmel olsa da Batuhan aldırmadı. Buraya sadece sakin günler geçirmek için gelmişti. Çantaları odasına bırakıp, salona geri döndü. Ev gelişi için çoktan hazırlanmıştı. Belindeki silahı kılıfıyla çıkarıp masasının üzerine koyup oturdu.

Batuhan derin bir nefes alarak, odadaki huzuru hissetti. Evin içi şöminenin hafif dumanıyla dolmuş, odunların çıtırtısı sessizliği kesiyordu. Ahşap duvarlardan sızan orman kokusu, onu çocukluğunun yaz tatillerine götürdü. Ailesiyle birlikte burada vakit geçirdikleri günler aklına geldi.

Dışarıdaki rüzgârın hışırtısı ve ağaçların hafif sallanışı, evin içindeki sükuneti daha da derinleştiriyordu. Evin içindeki antika saat tıkırtılarıyla zamanın geçişini anlatıyordu.

Belindeki silahın varlığı, Batuhan'ın sivil hayata tam olarak uyum sağlayamadığını, askeri hayatın onda bıraktığı izleri gösteriyordu. Ancak burada, bu dağ evinde, geçmişte kalan her şeyi bir kenara bırakıp, kendi iç dünyasına dönmek istiyordu. Silahın varlığı, aynı zamanda dağın vahşi doğasında her anla karşılaşabileceği tehlikelere karşı bir tedbirdi.

Oturduğu koltukta gerinirken, evdeki eski fotoğraflara göz attı. Ailesiyle birlikte geçirdiği mutlu anları yansıtan bu fotoğraflar, ona huzur veriyordu. Elinde bir kupa sıcak çayla, şöminenin karşısına geçip oturdu. Alevlerin dansını izlerken, zihnini boşaltıp sadece o anın tadını çıkarmak istiyordu.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, ormanda yapacağı uzun yürüyüşü planladı. Belki de avlanmak için ormanda birkaç saat geçirebilirdi. Ama şimdi, sadece şöminenin sıcaklığını hissedip, ormanın derinliğine dalmak istiyordu. Burası onun için bir sığınak, huzur bulduğu bir yerdi. Ve Batuhan, bu kısa süre içinde tüm streslerinden arınarak, yeniden doğmuş gibi hissetmek istiyordu.

Çayından bir yudum daha aldı. Yorgunluk göz kapaklarına inerken, birkaç dakika sonra duyduğu tıkırtılarla, yerinde hemen doğruldu. Çayı kenara bıraktı. Kenara koyduğu tabancasını eline aldı.

Gecenin sessizliğinde gelen tıkırtılar, dağ evinin etrafında duyulan tek seslerdi. Batuhan, tabancasını eline alarak dikkatlice kulak verdi. Gözlerini kısarak, etrafa baktı. Camın yanına yaklaşarak, dışarıyı gözlemlemeye başladı.

KAÇIŞ 2 : KARANLIKTA FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin