♡♡♡
"Beni dinlemiyor musunuz, efendim?"
Açılan pencereden gelen kuş seslerinin üstüne bu yaşlı kadının sesini duyunca yüzünü buruşturtu Prens Jisung. Elbette ki dinlemiyordu, huzur istiyordu bu kadının sesi duymak değil.
Her ne kadar içinden sinirli olsa da, yüzünden gülümsemesini eksik etmeden yeniden uyarmıştı Prens Jisung'u. Bu genç adam, Kral Han'dan sonra tahtta geçecek olan kişiydi ama Prens Jisung'un böyle vurdumduymaz davranması yaşlı öğretmenin sinirini bozuyordu. Ona göre Jisung hiçbir şeyi yönetemezdi. Bütün düşüncelerini ve hissettiklerini arka plana atarak tekrardan, Prens Jisung'un dikkatini çekmek istedi ve, "Modunda değilseniz yarın devam edebiliriz, zaten dersimiz de bitti sayılır." diye bir öneride bulundu.
Yaklaşık bir saattir onu kurallar hakkında eğitmeye çalışıyordu ama istediği karşılığı alamayınca sinirleri tepesine çıkmıştı. Jisung'a hiçbir şey diyemese de birazdan koridorda karşısına çıkan ilk kişiye çatacağını çok iyi biliyordu.
"Bence de, çok iyi bir fikir. Kafamı veremiyorum derslere." dedi Prens Jisung. Kadına karşı çok az bir mahcubiyet duyuyordu ama o da birkaç saniye içinde yok olup gidiyordu. Jisung böyleydi işte.
"Çıkabilirsin." diye de devam etti ardından. Kadın hiçbir şey demeden, Jisung'un önünde eğilip oradan uzaklaştı. Kadının gidişiyle oturduğu yerde daha rahat bir pozisyona geçerek kafasını arkaya doğru attı. Konu dersler olunca Jisung'un modu düşüyordu hemen. Sevmiyordu, babasından her gün azar işitse de böyle davranmaya devam ediyordu.
Aslında Jisung'un niyeti daha başkaydı. Babasının onu her gün azarlaması işine geliyordu. Eninde sonunda Jisung'dan bıkacak ve onu Minho'ya emanet edecekti. Minho sert ve disiplinli olduğu için Jisung'u adam edeceğini düşünecekti. Jisung bunun olmasını sağlıyordu ve başarıyordu da. Kral Han cidden gün içinde fazla söylenmeye başlamıştı.
Prens Jisung, Kral Han'ın, babasının sağ kolu olan Lee Minho'yu istiyordu.
Jisung'un her anında o vardı. Küçükken Jisung'a abilik ediyordu, her zaman yanındaydı. Şimdi de yanındaydı aslında ama bu Jisung'a yetersiz geliyordu. Çoğunlukla babasının yanında oluyordu, eskiden olduğu gibi onunla ilgilensin istiyordu Jisung.
Eskiden ona herkes gibi bakıyordu, diğerlerinden pek bir farkı yoktu, önemsemiyordu ama son birkaç aydır düşüncelerini ele geçirmişti. Jisung büyüyordu evet, bunun farkındaydı ama bu durum Jisung'u korkutuyordu da. Birisine karşı beslediği duygu normal değildi, diğerlerine olduğu gibi değildi farklıydı. Sevgi olduğu gibi cinsel düşünmesi onu korkutuyordu. Evet, Minho kesinlikle diğerlerinden farklıydı. Son birkaç aydır rüyalarını süslüyordu. Daha farklı bakmaya başlamıştım. Gözü her an onu arıyordu.
Bunu ilk fark ettiğinde inkar etmişti kendince ama kabullenmesi de kısa sürmüştü. Ve Jisung yerinde öylece durmayı seven birisi değildi. Babasından gelen bir şımarıklığı vardı, istediğini elde ederdi ve bunun için çabalardı da.
Düşüncelerinden sıyrıldı ve odasından çıktı. Biraz hava almak istiyordu, zaten uzun süre durmayacak, birazdan yemek yiyeceklerdi. Adımlarını koridordan geçirdi, bahçeye doğru ilerledi. Bahçeye vardığında derin bir nefes aldı. Hava çok güzeldi, kuşların ve yaprakların seslerini seviyordu Jisung. İşte huzur tam olarak buydu ona göre.
Sarı saçlarını elleriyle düzeltti. Bahçe boyunca öylece ilerledi. Orada bulunan insanlara baktı ve bir kez daha konumuna şükretti. Evet, Jisung babasından sonra tahtta bulunacak kişiydi. Her şeye sahip olmak cidden güzel bir duyguydu. Ama Jisung her şeye sahip değildi, Jisung Minho'ya sahip değildi. Bu durum onu daha da hırslanmasına neden oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
royal's pearl || minsung
Fanfictionprens jisung; minho'yu ilk fark ettiğinde onun, hayatının basit bir parçası olmayacağını anlamıştı. [21.10.23- 27.10.23]