♡♡♡
Sabahın ilk saatlerinde Prens Jisung öylece yatağında oturmuş duvara bakıyordu. Sadece duvara bakıyordu. Dünü düşünüyordu ve ne hissetmesi gerektiğini kestiremiyordu. Dün her şey o kadar güzeldi ki rezilliği bunun yanında çok küçük bir şey kalıyordu. Ama Jisung hâlâ o anda takılı kalmıştı. Tamam, evet ileri gideceğim ve bir şeyleri sezmesini sağlayacağım demişti ama Minho'nun göğsüne yaslanmak da neydi? Şimdi onun yüzüne nasıl bakacaktı?Ama şöyle bir şey de vardı: Minho, Jisung'u iki kez belinden tutmuş ve de elleriyle yanaklarını tutmuştu, saçlarını da sevmişti üstelik. Fırsattan istifade etmişti yani.
Minho da onun gibi utanıyor muydu acaba? Ya da umursamıyordur kim bilir. Belki de yaptığından pişman olmuştu, ben bunu efendime nasıl yaparım demişti ve bir daha da Prens Jisung'a elini sürmeyecekti.
Bu ihtimali düşündüğü gibi hızlıca ayağa kalktı Prens Jisung. Düşünmekten delirmişti artık.
"Hayır, hayır." diye kendi kendine konuşmaya başladı. "Saçmalama, kim olsa şu an yerinden uçardı, ne demek bir daha elini sürmemek, kesinlikle hayır."
Sinirlenmişti. Evet, şu an kendi kendine düşünüp kendi kendine sinirlenmişti. Ve de, açtı. Aç olduğu için böyleydi, yoksa aklını kullanan biriydi Prens Jisung.
Bir hışımla odasından çıktı. Kapının yanında duran hizmetliler Prens Jisung'a selam verirken Jisung umursamayıp mutfağa doğru ilerledi. Karnı açken iyi düşünemiyordu ve daha fazla delirmemek için acilen bir şeyler yemesi gerekiyordu.
"Kolay gelsin hepinize." diyerek içeri girdi. Çalışanlar efendisinin geldiğini görünce şaşırmışlardı ama şaşırmaya vakit bulamadan hemen saygıyla eğildiler. Jisung ise tezgahtaki yiyeceklere bakıyordu. Şu an çalışanlara bakarak zaman kaybedemezdi.
"Sofrayı hemen kuruyoruz efendim, siz yemek odasına geçin isterseniz." dedi çalışanlardan bir tanesi. Jisung ona cevap vermek yerine ağzına ekmek parçası atmıştı. Elbette, masada hep birlikte yiyeceklerdi ama şimdi de birkaç parça yemekten bir zarar gelmezdi.
"Sofra hazır mı, Hyunjin? Kral bizi bekliyor hadi." diyerek bir ses duyuldu odadan.
Bu Minho'nun sesiydi.
Prens Jisung ağzında ekmekle yönünü kapıya çevirmişti ve evet bu sayede emin olmuştu. Bu Minho'ydu. Rezilliğini bir kenara bırakarak ağzında ekmekle Minho'ya doğru gülümsedi. Ekmek ağzının bir kısmında asılı kalırken çok şapşal görünüyordu şu an ama tabi ki kimse bu duruma gülemezdi. Minho da kendini tutarak saygıyla eğilerek Prens Jisung'u selamladı. O esnada kendisini tutamadı ve alttan alta tebessüm etmişti. Prens Jisung cidden şapşaldı ve dünden beri Minho'yu güldürüyordu.
"Günaydın Minho hyung." diye gülümsedi Jisung. Çalışanlar Prensin Minho'ya saygı ifadesi kullanmasına şaşırsalar da çıt çıkartmadan işlerinin başına dönmüşlerdi.
Minho eğildiği yerden doğruldu ve gülümseyerek, "Günaydın efendim." diye karşılık verdi. Normalde her yerde ciddi olan Minho şu an gülümsüyordu. Çalışanlar ikinci bir şoku atlatmaya çalışırlarken sessizce işlerini yapmaya devam ettiler. Minho tezgaha doğru ilerleyerek, "Siz içeri geçin biz de şimdi sofrayı kuracağız." diyerek Jisung'a seslendi. Buraya Hyunjin'i azarlamaya gelmişti hâlbuki şimdi yüzünde güller açıyordu.
Hyunjin tek kaşını kaldırıp ikiliye bakarken elindeki yemek dolu tabağı yanındaki çalışana doğru uzattı.
"Geçerim birazdan." diye mırıldandı Jisung odağını Minho'dan çekip yiyeceklere bakarken. Ağzındaki ekmekten dolayı tam duyulmadı sesi ama Minho anlamıştı. Ağzındaki ekmeği iyice çiğneyip bitirdikten sonra, "Sizi bekleyemeyecek kadar acıktım." diyerek konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
royal's pearl || minsung
Fanfictionprens jisung; minho'yu ilk fark ettiğinde onun, hayatının basit bir parçası olmayacağını anlamıştı. [21.10.23- 27.10.23]