<-------->
Yeosang duyduğu seslerle gözünü açarak yatağında doğruldu. Telefonun saatine baktı, gece yarısını geçeli saatler olmuştu. Kaos ikilisi didişmelerini hala bitirememişler miydi? Odasına göz gezdirdiğinde ikisinin de derin bir uykuda olduğunu gördü. Duyduğu sesler nereden gelmişti peki? Kimsenin bu saate kadar uyanık kalacağını sanmıyordu. Yavaşça yataktan bacaklarını sarkıttı. Ayıldıktan sonra kapıyı küçük bir gıcırtıyla açtı ve karanlık koridora baktı.
Yan oda olan Yunho-San'ın kapısını iki kere tıklatarak içeri süzüldü. Yunho yatağında oturur vaziyetteydi. Yüzü hafifçe kızarmış ve gözleri şişmişti. Odasına gittiğinden beri yüzüstü uyumuş gibi görünüyordu. En ufak bir şeyde uyandığını göz önünde bulundurduğunda muhtemelen seslere kendisinden önce kalkmıştı.
Yanına adımladı ve yatağın kenarına oturdu. Ses tonunu olabildiğince düşük tutarak onun da mı seslere uyandığını sordu. Yunho soruyla birlikte irkildi.
"Ne sesi? Ah... Evet o yüzden uyanmış olmalıyım. Sen de mi o yüzden uyanmıştın?"
Yeosang başıyla onayladı. Yunho'nun tekrar sorması değişiğine gitse de takmadı. Kendisi de her sese uyanıyor olsa büyük ihtimalle kalkınca o da aynı olurdu.
"Yunho, herhangi biri uyanık mı, biliyor musun?"
"Bilmiyorum Yeo, odama aşağıdaki kaostan kaçtığımdan beri odamdayım. Ama saat neredeyse 4'e geliyor, kimsenin uyanık olduğunu düşünmüyorum. Diğerlerine baktın mı?"
"Hayır, senin uyanmış olacağını düşündüğüm için ilk buraya geldim."
"N'oluyor YuYu?"
Yunho'nun yatağında oturan iki genç, konuşmalarına uyanan karşı yataktaki San'a döndü. Yanağında yastığın izi çıkmış, saçları dağılmıştı. Ona neden uyandıklarını kısaca açıkladılar.
"Hongjoong hyung uyanıktır belki?"
"Seonghwa hyungun bu saate kadar uyumamasına izin vereceğini sanmıyorum, şimdiye çoktan yatağa sürüklemiş olurdu. Ama yine de kontrol edelim hadi."
Üçü az sonra Matz'ın odasının kapısındaydı. San ağzını oynatarak "ben tıklatayım, kapıyı sen aç" dedi. Yunho San'ın çocukluğuna gözlerini devirerek kapıyı açtı. Kapının açılmasıyla birlikte koridordan gelen ışık yüzüne vuran en büyükleri inleyerek koluyla gözlerine siper yaptı. Uyurken ışığa karşı gerçekten hassastı. Liderleriyse göz bandı ve kulaklıklarıyla beraber yatıyordu, uyuyup uyumadığı kesin olarak söylenemezdi.
"Pişşt, hyung! Hyung, uyansana!"
"Kaptan, korsanlar geliyor bak, uyan çabuk!"
San Hongjoong'u kaldırmaya çalışırken Yunho ve Yeosang da Seonghwa'yı uyandırmaya çalışıyorlardı. Büyükler senkronize bir şekilde yataklarında doğruldular ve kendilerini uyandıran 99'lulara bakarak aynı anda sövdüler.
"Amına koyayım senin San... Korsanlar geliyor ne, sıkıntılı mısın?"
"Benden ne istediniz ya amın feryatları?"
"Wow wow noluyor hyunglar sakin... Siz uyandırılınca hep böyle misiniz?"
"Boşu kes San ve siktiri yemeden önce bizi neden uyandırdığınızı söyleyin."
"Ben hayatımda bu kadar küfür yemedim ya!"
Yeosang San'ın kafasına bir tane çakarak onlara da özet geçti.
"Yani bir iki tane takırtı duydunuz diye gidip ne olduğuna bakmak yerine üç kişi gelip bizi uyandırıyorsunuz, doğru mu anladım?"
"Tamamen doğru Seonghwa hyung."
"Üçünüzü de sağlı sollu sikeyim."
"Seonghwa-ya tamam sakin. Belli ki çocuklar tek bir beyin hücresiyle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar."
"Sağol hyung ya."
"Of, uykumu kaçırdınız iyice. Kalkın da bakalım neymiş bu kadar korktuğunuz ses."
Beşi birlikte odadan çıkarken içi tedirgin olan iki kişi vardı. Ama hiçbiri ağzını açıp tek kelime etmedi.
Hongjoong birbirine geçen saçlarını eliyle düzeltmeye çalışırken konuştu.
"Diğer danalar hala uyuyor mu? Bize gelene kadar onları uyandırsaydınız ya geri zekalılar."
"Wooyoung ve Mingi horlayarak birbirlerine sarılmış uyuyorlar hyung; Jongho'yu bilmiyorum, sizin odalarınız daha yakın diye önce size geldim."
Liderleri başını salladı ve ayaklarını sürüyerek koridorun diğer ucuna doğru yürümeye başladı. Mingi'yle Jongho'nun ortak odası diğer odaların aksine koridorun başında, merdivenlerin yanındaydı.
Seonghwa odaya başını uzattı, ancak karanlıktan hiçbir şey görünmüyordu. Işığı açmasıyla birlikte çığlık atarak yerdeki bedenin yanına çökmesi bir oldu.
"Jongho! Be-bebeğim kendine gel! Jjong tatlım aç gözlerini n'olur!"
Hongjoong kaskatı kesilmişti, yaşadığı şeyin gerçek olmaması için her şeyini verebilirdi. San ağzından küçük bir çığlık kopardı, gerilerken ayağı takıldı ve yeri boyladı. Yeosang korkudan sapsarı kesilmişti. Yunho'nun ise gördüğü manzara ile gözleri kocaman olmuştu.
Maknaeleri üstünde biraz kurumuş kan olan dudakları, kızarmış yüzü ve neredeyse tamamı morarmış boynu ile oldukça dehşet vericiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
〈SYNDROME〉#8makesateez
Fiksi PenggemarKendisi mi onu bu hale getirmişti? 'Hayır...' diye fısıldadı. Gözünden yaşlar süzülmeye başladı. Hatırlayamıyordu. Buraya ne zaman, nasıl ve neden geldiğini; bu odada ne halt ettiğini bilmiyordu. Elini titrekçe yerde yatan çocuğa uzattı, sonra dok...