Sonbaharın cilvesini yaptığı ölen kuru yapraklar ayaklarımın altında parçalara ayrılıp toz haline gelirken en azından benim için huzur verici olan grimtrak havaya bakmaya başlamıştım.
Koyu kahverengine sahip olan paltomun tek cebine elimi koyarken boşta kalan elimi, omzumda yandan asılı durmakta olan çantamın sapını tutmak için kullanmıştım.
Ryusei'nin içtiği sigaradan dalgalar halinde etrafa yayılıp izini ve kokusunu bırakan gri duman tenimi okşarken yüzümü buruşturmuştum.
- Şu boku içmeyi bırak parfümüme karışması sinirimi bozuyor.
- Bana zorbalık yapmadan önce düşünecektin zengin piç.
Ryusei dudaklarının arasındaki sigarayı, kendisinden parmakları aracı ile uzaklaştırırken ağzının içinde tuttuğu dumanı da Reo'nun üzerine üflemeye başlamıştı.
İkili arasında geçen küçük tartışma eşliğinde, festival alanına inen merdivenlerden aşağıya doğru inerken gözüm bir anlık festival alanında bulunan ve şimdiden öğrencilerin doldurduğu kafelerde takılı kalmıştı.
- Fen-Edebiyat Fakültesinde okuyanlara hayat güzel
Hyoma, Reo ve Ryusei'nin arasına girerken bir kez daha hayranlıkla festival alanına bakmaya başlamıştı.
- Deniz tam karşılarında ve yan taraflarında da festival alanı var...
- Biriniz bu fakültede okuyan birisini kendisine düşürseydi, her günümüzü burada geçirirdik.
- Öyle olsa bile Sae bu fakültede değil mi? Yapsaydın kendine o zaman
- Sence sorunumuz bu mu?
Festival alanına indiğimiz gibi fakülteye giden yolda yürüdüğümüz sırada nedensizce gerginleştiğimi hissetmiştim.
Meguru kolunu omzuma atarken biz, Reo ve Hyoma'ya arkadan eşlik ediyorduk. Ryusei ise çimenlerin kenarında sigarasını söndürdükten sonra izmaritini de çöpe atmış ve tekrardan bizim yanımıza dahil olmaya gelmişti.
Fakülteye girdiğimiz sırada Hyoma ve Reo önden kantine giriş yapmışken Ryusei, beni ve Meguru'yu geride bırakarak öne çıkmış, yarı kalabalık olan kantinde gözlerini gezdirmeye başlamıştı.
- Emanet gibi duruyorsunuz
Kulaklarıma ilişen sakin ve bir o kadarda derinden gelen sesin sahibine bakmak için başımı çevirdiğim sırada deniz mavisi rengi gözler ile bakışlarım kesişmişti.
Meguru benden ayrılıp Ryusei'nin yanına giderken ben boğazımı temizlemiş ve duruşumu dikleştirip Rin'in yanına doğru adımımı atıp tam karşısına durmuştum.
- Mesajda da yazdığın gibi fakültenin kantinine uğradım Rin.
Gözlerimiz birbirinde mekik dokumaya devam ederken Rin çenesiyle ileriyi işaret edip önden yürümeye başlamıştı. Ben de arkasından ilerlemeye başlarken arkadaşlarımın oturduğu masayı gözüme kestirip tekrardan önüme dönmüştüm.
Rin'in adımları kapalı büfenin tam önünde dururken ben de onun bir iki adım gerisinde durmuştum.
- Kahve sevdiğini umuyorum?
- Severim ama gerek yok, teşekkürler.
- Özellikle içtiğin bir kahve türü var mı peki?
Rin'in reddimi görmezden gelişine şaşırsamda bu küçük jestinin üzerine sorusunu yanıtlamıştım.
- Filtre kahveyi tercih ediyorum.
Kahve jetonlarını aldıktan sonra sağ taraftaki içeceklerin verildiği sıraya girmiştik. Rin uzatılan tepsiyi eline alırken göz ucu ile ona bakmıştım.
- Teşekkür ederim nezaketin için...
- Yanlış bir fikre kapılmanı istemem. Ayağıma kadar geldin sonuçta değil mi? Bu kadarını da yapayım.
Rin'in alaycı yüz ifadesi üzerine gözlerimi devirip önden yürümeye başlamıştım.
- Sen de haklısın tabi... Düşüncesizlik yaptıktan sonra bir ödev için hamal gibi çalıştırılacak olsam ben de senin gibi üste çıkmaya çalışırdım.
Omzumun üzerinden Rin'e bakıp sırıttıktan sonra önden ilerleyerek boş bulduğum ilk masaya oturmuştum.
✵
Isagi:1
Rin:0Bölümü burada kesmek istemezdim ama merak etmeyin bir dahaki bölümü şimdi yazmaya gideceğim.
Ben yazarken siz okuyacağınız için hepinize iyi okumalar ve güzel geceler diliyorum♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ғᴀʟʟᴇɴ sᴛᴀʀ •rinsagi•
FanficSiktiğimin intiharsal hayatında yaşamaya değer tek şey sensin... •+18• •Date: 14.06.2023• "Fallen Star şarkısına ithafen..."