1. Bölüm

19 1 2
                                    

 "Masalların gerçek olamayacağını çok küçükken öğrendin ama hala umut etmeden duramıyorsun değil mi ? İnatlaşıyorsun kendinle 'benim masallarım diğerlerininkine benzemez .Hem hepsini ben uydurdum.' Diye ah küçüğüm hep kendimizi kandırdık, hep kendimizi avuttuk tahta bir sandıkta çürüttük ruhumuzu . Yeter artık yorma ruhunu !kandırma kendini... kapa gözlerini ve bırak ruhunu denize ,çünkü ben artık gerçekleşmeyecek düşlerin peşinden koşmaktan çok yoruldum küçüğüm."

- Kayıp Bir Denizkızı

Genç adam, bu notu tekrar okuduktan sonra koleksiyonunun en güzel köşesine nazikçe bıraktı. Yıllardır biriktirdiği bu koleksiyon onun en değerli varlığıydı, kedisi ve teknesinden sonra fazlasıyla içine dokunmuştu. Ona kendi çocukluğunu anımsatmıştı , çoğu zaman çocukluğunu unuturdu. Sanki çocukluğu silik bir hayalmiş gibi gelirdi ona. Kederli bir gülümsemeyle notu şişenin içerisine aynı şekilde bırakıp tıpasını kapattı ve ahşap rafın üzerine yerleştirdi. Çalışma masasının sandalyesinin üzerinde oturup meraklı gözlerle onu izleyen kedisine bir bakış atıp kafasını okşamaya başladı, mırıldamasını duyunca kafasına bir öpücük kondurdu. Kedinin gözlerine baktı, muzip bir gülümsemeyle: 'Mama ister misin güzel kızım ?' Kedinin heyecanlı miyavlaması onu gülümsetti.

Masanın hemen yanındaki kırmızı mama kabına, masanın rafına depoladığı teneke mamalardan birini açıp yaş mamayı kabın içine boşalttı. Kedinin,büyük bir iştahla mamasını yemesini izledikten sonra biraz daha kedisiyle ilgilendi ardından neşeli bir şarkı mırıldanarak askılıkta duran bahçıvan şapkasını takarak evi olan deniz fenerinin dar ve sarmal merdivenlerinden inmeye başladı. Burada ki tek liman ona aitti. Gemiler bu limana uğramaz, insanlar bu sahile pek nadir gelirdi deniz feneri eski ışıltısını kaybedip işlevsiz bir yapıta dönüşeli epey uzun zaman geçmişti ne de olsa. Alışmıştı,bu yaşama ve yalnızlığına ne kadar alışılabilirse o kadar alışmıştı. Aşağı inince sonbaharın kasvetli havasını delerek parıldayan güneşe gülümsedi. Bugün hava oldukça güzeldi, gözlerini etrafta gezdirdi güneşle beraber kendisini davet edercesine parıldayan denize doğru yürüdü. Limana bağlı teknesine atlayıp halatı çözdü ve denize açılmak üzere yola koyuldu.

........................

Genç kız yatağından kalktığı gibi baş ucundaki sigara paketine sarıldı. Yatağın içinde ufak bir arayıştan sonra çakmağını buldu , sigarasını yakmak için doğruldu. Sigarasını içine çekti kısa ve dağınık saçlarını karıştırdı, penceresinden giren gün ışığından dolayı gözlerini dahi tam olarak açamamıştı. Sigarasını içine bir kez daha çekip gözlerini tamamen açtı yatağın içinde gerinip sırtını duvara yasladı , gözleriyle küllüğünü aradı dağınık odanın içerisinde yatağının yanındaki komodine uzanarak önce abajurunun ışığını kapattı , dolu olan küllüğü yatağına alarak dizlerini kendine doğru çekip sigarasını usul usul içine çekmeye devam etti.

Bu duman onu canlı hissettiren tek şeydi. Sigarasını söndürüp başını dizlerinin arasına koydu , bir süre öylece kaldıktan sonra kalkmaya karar verdi. Ufak bir göz kararmasından sonra kendine geldi , yüzünü buruşturup komodinde ki sürahiyi kafasına dikti. Yerdeki kıyafetlere basmamaya çalışarak koridora doğru yürüdü, dünden kalmış bulaşıklarla dolu olan mutfağına baktı. Çöpünde ve lavabosunda gezinen ufak sineklere ufak bir tiksintiyle bakınıp geri döndü,portmantonun yanındaki beyaz ev terliklerini ayağına geçirdi ve tekrar mutfağa doğru ilerledi , bulaşıklara bakmamaya dikkat ederek ahşap dolaptan temiz bir kase çıkarıp tezgaha koydu. Ardından buzdolabından sütünü çıkarttı, çekmeceden bir kaşık ve çikolatalı gevreğini de çıkarıp kahvaltısını hazırladı.

Evin belki de en temiz yeri olan mutfak masasına oturup,derin bir sessizlikle kahvaltısını yaptı. Boş kaseyi diğer bulaşıkların arasına koyarak tekrar odasına döndü. Dolabına yaklaştı, içerisinden beyaz minik kirazlarla baskılı yazlık elbisesini yatağının üzerine koydu üzerini çıkarttı, ve yazlık elbisesini giydi. Dağınık odada ki telefonunu ve kulaklığını uzun uğraşlar sonucu bularak onları da yatağın üzerine bıraktı, yerde ki birkaç kıyafeti ayağının altından kaldırıp diğer tarafa koyduktan sonra kapısında ki askılıkta duran,eskimiş siyah postacı çantasını da yatağa koydu. Kitaplığına doğru ilerledi, en son ne zaman kitap okumuştu hatırlamıyordu bile o yüzden okumadığı bir kitap seçmeye karar verdi. Onu da okumayacaktı ne de olsa bu düşünce canını sıktı, yine de kitaba uzandı Genç Werther'in acılarını seçti, biraz inceledikten sonra seçiminden memnun kalmış bir ifadeyle telefonu ve kitabı çantaya koyduktan sonra banyoya doğru ilerledi, aynaya bakmamaya özenerek saçlarını taradı karışmış saçları biraz da olsa şekil aldığı için memnun gözüküyordu, dişlerini de fırçaladıktan sonra aynada kendini incelemeye başladı. Gözleri düzgün bir uyku için yalvarıyordu, soluk teni ve gittikçe zayıflayan çehresi onun aksine ışıl ışıl parlayan elbisesine tezattı. Bu görüntü iyice canını sıkmıştı tekrar odasına döndü , çantasını kulaklığını ve sigarasını da aldıktan sonra dışarı çıktı.

Uzun bir aradan sonra ilk defa dışarıdaydı cüzdanına bakarak para durumunu kontrol ettikten sonra otobüs durağına doğru ilerlemeye başladı. Minik bir evi vardı, sakin bir mahallede oturuyordu. Sokağında ki her binanın kendine has bir bahçesi vardı, bahçelerde sonbaharın son günlerinin tadını çıkaran çiçekler boy

gösteriyordu; Bir bahçede aslan ağzı ,bir bahçede ortancalar , güller , menekşeler ve adını dahi bilmediği çiçekler yol boyu ona eşlik ediyordu. O ise bütün bu güzellikleri görmüyor görse dahi bakmıyordu. Onun için tüm güzellikler solgun ve renksizdi. Otobüs durağına vardığında güneş çoktan bulutlar arasında yerini almış ve yerini aya bırakmaya hazır duruyordu.

Otobüste oturacak bir yer bulduğuna sevinmişti çünkü yolculuğu uzun sürecekti. Kulaklığını takıp en sevdiği şarkıyı dinleyerek boş gözlerle yolu izlemeye koyuldu, vardığında hava çoktan kararmıştı. Sahile ulaşabilmek için 15 dakika kadar yürümesi gerekiyordu, bu sahili 2 sene önce kafası daraldığında huzur bulacak bir yer ararken bulmuştu. Sahil minik ve sessizdi eski büyük ihtimalle artık işlevini yitirmiş bir deniz feneri ve küçük bir liman vardı .

Deniz fenerlerini oldum olası severdi. Mimari açıdan harika buluyordu, manevi açıdan ise kendisine benzetiyordu, yalnız ve işlevini yitirmiş bir deniz feneri. Bunların bir önemi yoktu artık önünde uzanan karanlık denizin kokusunu içine çekti ve esen rüzgarı teninde hissetti sanki bu atmosfer onun ölü ruhunu tekrar canlandırmıştı. Dudaklarında buruk bir gülümsemeyle yorgun gözleri buğulandı çantasını kumlara bıraktı kulaklığını çıkarıp cep telefonunu denize fırlattı. Kulaklığını çantasının üzerine koydu, paketinden sigara külü olmuş sigarasını çıkardı filtresini eliyle silerek külden arındırdı ve yaktıktan sonra dudaklarının arasına yerleştirdi ayakkabılarını da çıkartarak sigara paketi ile birlikte çantasının yanına koydu aklından 'işte benim mezarım.' diye düşündü. Bir süre çantası ve ayakkabılarına bakarak bir kitap , kulaklık ve bir sigara paketi hüzünle gülümsedi. Yanağından akan bir damla gözyaşının ardından denize doğru yürüdü ve yürüdü ta ki deniz hırçın sularıyla onu tamamen yutana kadar.

EPİFANİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin