-2-

37 0 0
                                    

Ben Buğlem Sağlam. Kesinlikle masallara ve oradaki kahramanlara inanan, mutlu sonlara inanan bir kızdım. Aynı zamanda da annesinin ve babasının ayrı olduğu, fakat arkamda her ne olursa olsun bir annesinin olduğunu bilen, anne ve babasının kararları üzerine yaşayan ama bundan zerre kadar mutsuz olmayan, aksine mutlu olan bir kızdım.

Mutlu sonlara, masallara inanırım dedim işte. ben de bir gün prensimin geleceğini biliyorum. Farklı, çok farklı bir hayatımın olacağına inanıyorum. Bunu da sağlayacak tek kişinin prensimin olacağını biliyorum.

'Nerede karşılaşırız?' 'Nasıl karşılaşırız?' bilmiyorum. Sadece bir gün gelecek ve tüm hayatımı değiştirecek.

*********

Bugün sabah babamlara kahvaltıya gidecektim. Evet. Babamlara diyorum çünkü babam annemle boşandıktan sonra Emel Abla' yla evlendi. Emel Abla' yı severim. İyi kadındır. Emel Abla' nın da iki tane çocuğu var. Biri dokuz yaşında dünyalar tatlısı Mert. Diğer çocuğu da oğlan. Daha doğrusu oğlanmış ve benim yaşlarımdaymış. Ama Amerika' da olduğu için daha önce hiç görmedim. Babasıyla birlikte yaşıyormuş Amerika' da.

Kapıyı çaldığımda Mert kapıyı açtı ve hemen belime sarıldı. Zaten boyu belime anca geliyordu. Beni seviyordu galiba.

"Merhaba Buğlemciğim. " dedi Emel Abla yüzündeki gülümsemeyle.

Zaten sevimli bir kadındı. Yüzündeki gülseme onu daha da sevimli yapıyordu.

"Merhaba Emel Abla."

"Biz de seni bekliyorduk. Geç de masaya hemen başla istersen. Acıkmışsındır."

Bu kadın, bu enerjiyi nereden buluyordu sabah sabah acaba?

Masaya doğru yürümeye başladım. Babam masada oturmuş, gazete okuyordu. Kafasını kaldırıp bana baktı.

"Hoşgeldin." dedi her zamanki gibi neşeli plan sesiyle.

"Hoşbuldum."

Sandalyeyi çektim ve masaya oturdum. Zaten tabaklar masaya konulmuştu. Emel Abla' ya baktım. Mert' in tabağını hazırlıyordu. Bende çatalımı aldım ve tabağımı doldurmaya başladım.

Babamlar tatil planları kurarken, ben sadece tabağımla oyalanıyordum.

Emel Abla' nın telefonu çaldı ve masadan kalktı. Bir-iki adım attıktan sonra telefonu açtı.

"Oğlum!"

Sesi şaşırmış gibiydi.

"Nasıl yani?"

"Burada mısın?"

"Nerede kalıyorsun?"

"Neden haber vermedin?"

"Tamam sonra görüşürüz."

Emel Abla' nın konuşmasından, oğlunun Emel Abla' ya soğuk davrandığı belliydi.

Emel Abla masaya oturdu. Masaya otururken de "Türkiye' ye gelmiş."dedi.

"Sonunda. Geldiğine sevindim." dedi babam. "O zaman en yakın bir zamanda hepimiz yemeğe gidiyoruz." diye de ekledi. Kimsenin de bu duruma çıtı çıkmadı. Ben normalde gitmek istemezdim. Zorla götürülürdüm ama bu sefer gitmek istiyordum çünkü o çocuğu merak ediyordum.

**********

YEMEĞİN YENECEĞİ GÜN

Aradan tam bir hafta geçmişti ve yemeğe gideceğimiz gün gelmişti. Dün Müge' yle alış verişe çıktık. Müge' nin çok beğendiği ve bana aldıttırdığı siyah dar, dizimin neredeyse beş parmak üzerinde biten bir etek ve beyaz şık bir gömlek giydim. Ve yine tabii ki Müge' nin zorla aldıttırdığı pudra rengi topuklu ayakkabılar.

"Üstüm tamam." dedim neşeli bir sesle kendi kendime boy aynamın karşısında. Sadece saçım ve makyajım kalmıştı.

Makyaj masama oturdum. Gözüme sadece kalem çektim ve kirpiklerime rimel sürdüm, yanaklarıma allık ve bir parlatıcı... Makyajımda tamamdı. Sıra geldi saça.

Maşamı çıkarıp düz olan saçlarıma iri dalgalar yaptım. Güzel görünüyorlardı.

Yatağımın üzerinde duran çantamın içine telefonumu ve cüzdanımı koydum. Evet. Galiba hazırdım. Odamın kapısına doğru yürüdüm. Kapıdan çıkınca kapıyı tekrar kapattım ve aşağı inmeye başladım. Fazlasıyla heyecanlıydım.

Camdan dışarı baktığımda, babamın arabayı park ettigini gördüm ve anname seslendim. "Anne. Ben çıkıyorum. Babam gelmiş."

Annem mutfaktan çıkıp yanıma geldi ve saçlarımı düzeltti.

"Çok güzel olmuşsun."

Annemin iki yanağından da öpüm, "Teşekkür ederim annem. Ben çıkıyorum." dedim

Koltuğun üstünde duran ince beyaz hırkayı elime aldım ve kapı çaldı. Kapıyo doğru ilerledim ve kapının önüne geldiğimde derin bir nefes alarak kapıyı açtım annemde arkamdaydı.

"Merhaba Ayla." dedi babam anneme.

"Çıkalım mı babacığım." annemin babamla pek konuşmak istemediğini biliyordum. Babam da bu durumu anlamış olacak ki gözlerini bana çevirip, başını sallamakla yetindi.

Arabaya doğru ilerledik babamla. Arabanın ön kapısını bana açtı. Galiba Emel Ablalarla orada buluşacaktık. Babam arabayı çalıştırdı. Gideceğimiz yeri biliyordum ve bizim eve biraz uzaktı.

"Emel Ablalarla orada mı buluşacağız?"

"Hayır. Onlar gelemeyecek. Mert' in biraz ateşi çıktı ama şu an iyi. Emel onunla beraber."

Büyük oğlunun gelip gelmeyeceğini sormamıştım. Gelmezdi zaten. Yani ben olsam gelmezdim. Bence o da gelmez.

"Keşke iptal etseydik yemeği baba. Başka zaman hep beraber yerdik."

Zaten gitmeyi çok istemiyordum. Sırf o çocuk için, onu çok merak ettiğim için gidiyordum.

"Seninle biraz zaman geçirmek istedim. Hiç yanlız kalamıyorduk."

"Peki o zaman. Gidelim." dedim gülümseyerek.

Herkeze merhaba arkadaşlar. İkinci bölümü yazdım. İnşallah bu bölümü beğenmişsinizdir...
-Merve

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 27, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YASAK AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin