Prologue: Sirius, Sirius don't...

82 5 53
                                    

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

tw: intihar sahnesi, ima edilen cinsel içerik

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Detaylandırmak gerekli değilse ve şayet abartıya kaçılmakta da hiçbir sakınca görülmüyorsa; 17 yaşına henüz başmış genç Remus Lupin'in hayatından neftet etmek için bir dolu sebebi vardı.

Her ay çektiği tarifsiz acılar, insanlara karşı sahip olduğu gizli küskünlüğü beslemeye yetiyordu. Babası ve annesinin acımayla süslü bakışlarının hedefi olmak kendine doğrulttuğu merhameti zedelemekle kalmıyor, ölçüsünü de kaçırıyordu.

Remus Lupin'in hayatından nefret etmek için bir dolu sebebi vardı, hayatından nefret etmemesi azaltmıyordu veya yoksaydırmıyordu onları.

Sevgisini paylaşmaktaki tereddütsüz tutumunun özünde yatanlar cömertlikten öteydi, hatta söz konusu sevmek olduğunda bonkör bile sayılabilirdi.

Gururunu altından bir tasma misali taşıyordu, gözlerine zaman zaman vuran kibrin hoyrat damlaları sevdiği yıldız renkli çocuğun yansımasıydı.

Böyle umutsuz aşık nidasıyla zihnini körelttiğine aldanmayın; yaşantısını sürdüren ana kolon aşk değildi, aşkın zevk veren sıradan bir ayrıntı olmaktan öteye gidemediği bir dönem bile olmuştu.

Acı dolu o dönemi geride bırakmak kadar, zevki tadımlamak da kuşkusuz ruhunu doyurduğu için geçmiş günlere tasasızca minnet duymaktan erinmezdi.

Ta ki yetmeyene kadar...

Sonuçta o her zaman Sirius Black adındaki değerli elmas için açtı.
Kalbinde asla yetinemeyen karadelikler vardı; aldıkça fazlasını isteyen, önemini yitiren her şeyi tutmakta ısrar eden karadelikler.

-Yapma, diye inledi Remus güçsüzce. "Sirius, Sirius yalvarırım..."

Rüzgâr yumuşak dalgalarla esiyordu.
Sirius'ın büyüleyici saçlarının geceye karışmasını sağlıyor, sevgi dolu bir annenin edasıyla okşuyordu buklelerini.

Sirius'ın asla sahip olmadığı sevgi dolu anne, ölümün kol gezdiği anlarda büyük bir güç tarafından zavallı yıldız çocuğa bahşedilmişti.
Şefkatli eller rüzgâr olmuş, teselli sözcükleri meltem olmuştu.

Remus'un, uğruna uykusuzluğu deneyimlediği hematit grisi gözler o gece pustan öteye gidemiyorlardı. Porselen bebekleri andıran kusursuz yüzünde James'in yumruğunun bıraktığı iz sanki tüm o mükemmel, aristokrasi tasviri tiplemeyi dağıtmıştı. Çatlaklardan sızan hayat Astronomi Kulesi'nden aşağı sel gibi akıyordu.

-Git, diye mırıldandı sadece. Fısıltılara bile muhtaçtı Remus ama elde ettiği şey sadece bu kadardı.

Hiç böyle bir acıya şahit olmamıştı, ki oldukça komikti düşününce. Kendini acı sarrafı sanardı oysa.

Wicked Game: The Brightest Star and The Innocent WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin