"...But hold on, head up, be strong...
Oh hold on, hold on until you hear them come...
Here they come, oh..."
Sia - Angel by the wings
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
tw: intihar aftermath, intihara meyilli düşünceler, travma
Ek uyarı: Bölümden sonra psikolojisi bozulacak olan okuyucuların terapi masrafları karşılanmayacaktır, bilginize sunulur.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
~ Marseille, Macmillan Malikanesi
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Boşluk geçmedi.
Eh, boşluğun geçmesini istemedi.
Rahatsız edilmemek için bahanelere ihtiyacı yoktu, sonuçta kimse ölümden dönen birinden arzu ettiği yalnızlığına karşın mazeret istemezdi; ama yine de Çapulcular'la karşılaşmaktan korktuğu için midir bilinmez, babasının bıraktığı çocukluk kokan battaniyeyi üstüne çekti ve ne zaman revirin önünde sesler duysa soyutlandı her şeyden.
Nefes alıyordu, yaşıyordu; ölenler inkarı ve aleviydi.
Madam Pomfrey'nin verdiği iksirleri eskiye nazaran sorgulamadan alıyordu, büyük ihtimalle duygularını boğduklarından emin olduğu sürece de almaya devam edecekti.
Annesinin sesini duymamak için ne gerekiyorsa, suçluluktan kurtulmak için eğer bu gerekiyorsa...
Elbette alkolde de bir nebzeye kadar teselli bulanabilirdi ama sarhoşluk geçiciydi. Kafayı bulduğunda aptallaşırdı... Remus'u güldüren nadir şeylerden biriydi içkili halleri.
Yani, en azından eskiden öyleydi.
Her neyse işte, demem o ki duygulardan tümüyle kaçmanın tatmini alkolde yoktu.
İksirler, ağır ve berbat iksirler; gerçeklikle zaten iyice incelmiş, aşınmış bağını koparıyordu. Sanki zehri boşalmıştı, damarlarındaki kan emilmiş ve yerine buzlu su doldurulmuştu.
Daha önce hiç bu kadar
üşüdüğünü hatırlamıyordu.Unutkanlık da başka bir yan etkisiydi....
Hiçbir şey düşünmediği zamanları hatırlamıyordu, erken çocukluk dönemi zihninde yoktu. Büyükhala Elladora'nın simasını hatırlayamıyordu, Büyükbaba Arcturus'un Fransız aksanını hatırlayamıyordu.
Annesinin anlattığı masalları hatırlamıyordu.
Regulus'un en sevdiği hayvanın adını hatırlayamıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wicked Game: The Brightest Star and The Innocent Wolf
FanfictionSirius Black parçalanmış bir çocuktu, sonuçta çocuk dahi olsalar ölür yıldızlar. Yıldızlar ölür, ama insanlar yılları aştıkça farkederler yıldızların öldüğünü. Sirius kırılmıştı, ve bu sefer parçalarını yapıştırmak imkânsızdı. Kendi kendini yokoluşu...