Bölüm 2
Dost
Yıl, 2024
Bosna Hersek, yatağında uzanmış tavanı izliyordu.
Gece çoktan 12'yi geçmişti. Öyle ki uykusu başını ağrıtacak kadar şiddetli olsa dahi uyuyamayan ülke, oflaya oflaya bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu.
Birkaç dakika daha tavanı izledikten sonra, sıcaktan alnında birikmiş terleri fark etti.
Evet, hava çok sıcaktı. Bir balkan ülkesinde bile.
Sinirle yatağından kalktı ve giydiği kısa kollu tişörtü çıkardı yerine tam askılı kollu birşey giyecek iken vazgeçti, sadece iç çamaşırı ile kendini yatağa attı.
Anlık çıplak sırtına değen soğuk yorgan ile büyük bir mutluluk yaşadı. Derin bir nefes alıp verdi.
Ama 20 dakika içinde yine uyuyamadı.
Yatağından kalktı ve odasındaki çekmeceleri karıştırmaya başladı. Uykusu gelmediği zaman çok işe yarayan bir taktikti.
Bir kutu buldu, ilk bakışta kırmızı kurdeleler ile sabitlenmiş normal bir kutu gibiydi ama Bosna'ya göre en değerli şeylerden biriydi o kutu şu hayatta.
Anı kutusu.
Gülümsedi ve kutuyu bağrına bastı, yatağına oturdu ve sabırla kutuyu açtı.
Karşısında bir sürü Mektub, bir sürü -çoğu siyah beyaz- fotoğraf, bazı tesbih tarzı hediyelik eşyalar ve...
Ve kırık bir cam parçası.
Evet, kırık cam parçası bir şeyin ortadan ikiye bölünmüş hali gibiydi. Dikkatlice mavi berrak camı eline aldı ilk önce.
Aklına gelen bir sürü ama bir sürü anı vardı.
-Anı-
Osmanlı imparatorluğu sarayı
Zaman (?)
Saklandığı salıncak, onu bir yere kadar eğlendiriyordu. Bosna Hersek kısacık boyu ve kısacık ayakları yere değmediği için kendini sallamakta güçlük çekiyordu.
Arkasında duyduğu bilmediği dilde olan fısıldaşmalar, beynini dolduran ses torbasından başka birşey değildi.
"Sabahtan beri orada..."
"Aramıza yeni geldi. Dilimizi bilmiyor galiba."
"Ne yani gidip arkadaş olmaya çalışmadınız mı?"
"Dilimizi bilmiyor ki..."
"Dilimizi ilk geldiğinde sende bilmiyordun Yunan!"
"Banane...."
Yaşı daha küçük olduğu için bazı şeyleri anlamakta güçlük çekiyordu.
Yanına yaklaşan adım seslerini duymuyormuş gibi önüne bakmaya devam etti. Taa ki biri onun omzuna dokunana kadar.
Hemen irkildi, temastan nefret ederdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzak -CountryHumans-
Science-FictionYıl, 2199 Eskiden kalan en ufak birşey bile yoktu. Mahşer günü, dünyanın oluşumuna kadar yakındı öyle ki, insanlık var olmasına rağmen yok olmayı diliyordu, kendilerini bu hale getirenlerin önceki nesiller olduğunu bilerek yaşamak denilen eylemi ger...