0.1

1.2K 101 257
                                    

Hongjoong, dizlerinde duran indirilmiş pantolonunu hızlıca yukarı kaldırdı. Düğmesini kapattı ve fermuarını çekti. Ardından arkasına dönüp tuvalet kapısına yaslandı ve klozetin üzerinde nefes nefese oturan adını bile hatırlamadığı çocuğa baktı.

"Seni neden bu kadar övdüklerini şimdi anlıyorum Kim Hongjoong." Hongjoong, aldığı bu iltifat ile karşısındakine sıcak bir gülümseme sundu.

"Övülmeye değerim. Bunu biliyorum." Klozette oturan çocuk sağ elini ensesine götürdü ve ensesini kaşır gibi yaptı, ardından  ayaklanıp kollarını Hongjoong'un ince beline sardı. 'Aslında yakışıklı çocuk' diye geçirdi Hongjoong içinden. 'Ve büyük bir aleti var.'

"Birkez daha görüşür müyüz?" Bunu söylerken yabancının nefesi Hongjoong'un yüzüne çarpıyordu.

Hongjoong düşünür gibi mırıltılar çıkardı. "Kim bilir?" Yüzüne klasik gülümsemesini takındı ve tek eliyle tuvalet kapısının kilidini açıp lavabodan çıktı.

Hongjoong, okulun fahişesiydi. Yani onu böyle adlandırmışlardı ve bu lakap Hongjoong'un zoruna da gitmiyordu açıkçası. Fahişelerle tek farkı, Hongjoong seviştiği kişilerden para almıyordu.

'Hem erkeklerin hemde kızların gözde fahişesi Kim Hongjoong', 'Okulun gözde fahişesi Kim Hongjoong'. Hongjoong için açıkçası atmin edici sözlerdi bunlar.

Bahçeye gelince ayaklarını gitmeye alışık olduğu yöne çevirdi. Arkadaşları ile her teneffüs oturdukları o masa.

Masaya vardığında yüzüne hoş gülümsemesini yerleştirip çektiği sandalyeye oturdu.

"Yine derse gelmedin. Kiminleydin bu sefer?" Wooyoung'un yönelttiği soru ile yüzündeki gülümseme sırıtış halini aldı Hongjoong'un.

"Adını hatırlamıyorum. Ama büyük bir aleti vardı." Yeosang çantasını Hongjoong'un kafasına vurdu hafifçe. Amacı canını acıtmak değildi. Şaka amaçlı yapmıştı bunu Hongjoong'un sözleri üzerine.

"Anlatıyor birde orospu çocuğu. Ya ben neden seninle arkadaşım amına koyayım?" Hongjoong herkesin öpmek için ölebileceği dolgun ve parlak dudaklarını büzdü.

"Yeo, bazen çok kırıcı oluyorsun." Yeosang kafasını aşağı yukarı salladı ve kahvesini yudumladı.

Yeosang, Wooyoung ve Hongjoong çocukluktan beri arkadaştı. Açıkçası,Yeosang ve Wooyoung Hongjoong'un bu halinden pek memnun değildi. Hongjoong, eskiden böyle değildi. Kalbini bir çocuğa kaptırmıştı eskiden, o çocuk da kalbini Hongjoong'tan söküp almıştı resmen. Bu yüzden Hongjoong da artık kimseye 'aşk' manası ile yaklaşmıyor, her önüne gelenle yatıyordu. Eskiye olan pişmanlığını, 'aptal' olarak andığı eski halinin acısını random kişilerle birlikte olarak azaltıyordu. -Aslında bunlar bazen bahane de oluyordu, Hongjoong seksi seviyordu. Hele bu eylemi yakışıklı çocuklar ile gerçekleştirince... Normal olarak zevki doruklarda yaşıyordu. Böyle de yorumlanabilir-

"Sıradaki derse gireceksin, değil mi?" diye sordu Wooyoung kahvesini yudumlarken.

Hongjoong, Wooyoung'un dediğini onaylarmışcasına birkaç mırıltı çıkardı ağzından. Wooyoung da kafasını aşağı yukarı salladı ve masanın üzerine duran sırt çantasını eline aldı.

"O zaman kalk, birkaç dakika kaldı." Masada oturan 2 kişi de ayaklandı ve binaya giriş yaptılar. Tüm gözler her zaman olduğu gibi Hongjoong'un üzerindeydi. Hongjoong, gerçekten güzeldi. Herkesin öpmek isteyeceği doğuştan kırmızı dolgun dudakları, bir bebeğinki gibi ufak ve biçimli burnu, mavi lens taktığı çekik gözleri, pamuk gibi yumuşak mavi saçları, ince beli, dolgun kalçaları, flörtöz bakışları ile oldukça güzel ve çekiciydi.

bubblegum bitch ⏤͟͟͞͞☆ seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin