0.2

712 84 190
                                    

Hongjoong için yine sıradan bir gündü. Aslında değil gibiydi de. Tüm gün Park Seonghwa'yı görmek umudu ile bakınmıştı etrafa, ancak görememişti. 'acaba okula mı gelmedi' diye geçirmişti içinden kütüphaneye doğru ilerlerken.

Kütüphanenin açık olan kapısından içeri girdi ve her zaman oturduğu yere adımladı. Çantasını bıraktı ve ardından reyonların içine daldı. Biraz gezindi.

Yüzüne ufak bir sırıtış eklendi. Bu kadar kolay olmasını beklemiyordu. Gördüğü tanıdık beden ile gördüğü bedene adımladı.

''Seni kütüphanede bulacağım aklımın ucundan bile geçmedi.'' Seonghwa,gözlerini Hongjoong'a çevirdi ve birkaç saniye boş boş baktıktan sonra ufak bir gülümseme sundu Hongjoong'a.

''Beni tanımıyorsun çünkü.'' Hongjoong,Seonghwa'ya biraz daha yaklaşıp Seonghwa'nın koluna sarıldı.

''Tanıt o zaman kendini.'' Seonghwa,gergin bir şekilde boğazını temizledi. Hongjoong, Seonghwa'nın bu hali karşısında gülümsemişti. 

'' Neden benimle konuşurken bu kadar geriliyorsun?'' Seonghwa,eline bir kitap aldı. Ardından vücudunu Hongjoong'a döndürdü kolunu ondan kurtarırken.

''Sadece...fazla yakın değiliz ve...fazla temasta bulunuyorsun. Bu beni geriyor.'' Hongjoong'un gülümsemesi daha da büyüdü.

''Yakınlaşırız o zaman.''  Hongjoong,Seonghwa'nın kolunu tekrar tuttu ve kendi oturduğu masaya sürükledi.

''Sende burada otur.'' Seonghwa'nın cevabını önemsemeden Seonghwa'nın kolunu tekrar tuttu. Sonra aklına gelen fikirle duraksadı ve Seonghwa'nın kolunu bıraktı.

''Ben ikimize kahve getireceğim, bekle burada.'' Hongjoong,koşar adımlarla ilerleyip iki soğuk kahve aldı ve Seonghwa'nın yanına geldi. İkisi karşılıklı bir şekilde oturdu. Seonghwa, aldığı kitabın kapağını açmıştı. Kitabın içindekilere göz gözderirken kahvesinden bir yudum aldı ve ağzında bekletti bir süre.

''Ee, sex falan sever misin?'' Seonghwa,duyduğu şey ile ağzındaki tüm kahveyi masaya püskürttü. Tabii ki,etraftaki herkes onlara bakıyordu. Hongjoong'un ağzından birkaç kahkaha döküldü. Ne de olsa burası bir kütüphaneydi ve insanlar buraya ders çalışmak,kitap okumak için geliyordu. Hongjoong gibi flörtleşmek için değil.

''Bu kadar heyecan yapacak ne var?'' 

''Heyecan falan yapmadım.'' Seonghwa,sağ kolu ile ağzının etrafını sildi. Hala duyduğu sorunun şaşkınlığı üzerindeydi.

"N-Nasıl bu kadar rahatça...ve normalmiş gibi o kelimeyi söyleyebiliyorsun?" Hongjoong, bu sefer biraz daha uzun bir süre kahkaha attı. Etraflarındaki kişilerden birkaç uyarı aldeı Hongjoong, ancak umrunda olduğu söylenemezdi.

"Normal bir şey zaten yakışıklı. Sen galiba fazla utangaçsın." Hongjoong sırıttı. Seonghwa yutkundu ve önündeki kitaba bakmaya devam etti.

"Soruma cevap vermedin?" Seonghwa, daha fazla dayanamayacağını düşündü ve hızlıca ayağa kalkıp koşarak kütüphaneden çıktı. Hongjoong'un morali bozulmamış değildi. Seonghwa'yı bir türlü elde edemiyordu. Hatta 'düzgünce' iletişim bile kuramıyordu.

Şuan ise Seonghwa onu mal gibi ortada bırakıp gitmişti. Hongjoong, gelen ani sinir ile kütüphaneden çıkmış ve rastgele bir tuvalete girip klozetin kapağını kapatıp üstüne oturmuştu. Telefonunu açmış ve en yakın arkadaşları ile olan gruba girmişti.

dünyalar güzeli hongjoong ve köleleri

bubblegum bitch ⏤͟͟͞͞☆ seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin