öfke dolu bedenim sizsizliği kabullenemiyor

45 4 0
                                    

⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
"Desem ki vakitlerden bir temmuz akşamıdır.
Rüzgârların en ferahlatıcısı sizden esiyor.
Sizde seyrediyorum, toprakların en kahvesini. Sizin gözlerinizde.
Toprakların en kuytusunu sizde görmekteyim.

Güzel geceler.
Gözlerinizdeki yıldızlar aydınlatsın odayı.

- Lee Minhyung."

Yaşlarla dolu gözlerim titriyorken bırakıyorum kağıdı elimden. Dediği gibi, ertesi gün Mitoloji dersimin olmadığını bildiğinden, bana bir mektup yazmıştı.
Bir şiir...

Gülümsüyorum.

Onun satırlarını okumak, ruhumu bedenimden uzaklaştırıyor. Beni sersemletiyor.

Dersim olmasa dahi belki karşılaşırız diye ayağa kalkıyor, ve masaya yönelerek bir mektup yazmaya hazırlanıyorum.

"Sizinle mektuplaşmak bedenimi yeniliyor. Sakinleşiyorum ve bir süreliğine yalnızca sizinle konuşuyorum. Bazı zamanlar sesinizi duyar gibi oluyorum, ancak yanımda olmadığınızı anlamam uzun sürmüyor. Bundan böyle odanızdaki en sevdiğim parça, plak çalar.

Güzel geceler.
Pencerenizi kapatmayı unutmayın.

- Lee Donghyuck."

Mektubu, sandalyeme asılı paltomun cebine sıkıştırıyorum.
Ardından yatağıma doğru ilerliyor, ve uykulu gözlerimi kaşıyorum.
İçimi dolduran mutluluk, bedenimi harekete geçiriyor.
Uzun bir süre uykuya geçemiyorum.


"Dün gece uykuyu hiç tadamadınız, belli ki. Bu ne uyuşukluk. Sizi ilk kez böyle görüyorum."

Chenle'ydu konuşan.
Beni o uyandırmıştı. Birkaç dakika yatakta kıvranıp durmuş, uyanamamıştım.
Bedenimde bir ağırlık, bir yorgunluk vardı.

Gerçekten de yavaş hareket ediyordum. Saçım dağınıktı ve toparlanamamıştım.

Chenle ise hâlâ söyleniyordu.
Fazla konuşkandı.

"Bugün Mitoloji dersi olmadığındandır bu tavırlarınız kesin. Eski düzeninizi derhal takınmalısınız." Kitaplarını eline aldı ve emir verirmişçesine ses tonunu değiştirerek söylediklerine devam etti. "Ben gidiyorum, peşimden yetişin."

Ardından kapıyı çarptı.

Kocaman gülümsemiştim.
Bu tavrını kafama takmama gerek yoktu, çoktan arkadaş olmuştuk bile. Yakındık.

Chenle, artık gizemli birisi değildi.


Çan gürlediğinde anlamıştım derse geç kaldığımı. Koşar adımlarla sınıfa yetişmeye çalışıyordum. Koridorlarda tek tük insan yokken, duyulan tek ses ayakkabımın topuk sesleri oluyordu.

Ardından Profesörü görüyorum. Uzakta birkaç eğitmenle ciddi bir konu hakkında tartışıyor gibi görünüyor.
Dudaklarını okumaya çalışıyorum.
'Lee Minhyung' diyor. Ardından yüzü düşüyor. Somurtuyor ve durgunlaşıyor.

mektuplardan geriye kalan, markhyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin