kendi yalan bataklığınızda mahvoluyorsunuz

30 4 0
                                    

"Bu gece bana gelin.
Aman, merdivenler gıcırdamasın.
Öyle yorgun, öyle solgunum ki, hiç sormayın. Hâlimden yalnızca siz anlarsınız.
Sabahlara kadar sohbet edelim. Kimse duymasın.
İnsanlardan soğudum, şimdi yanımda siz varsınız. Öyle halsizim ki sormayın. Anlarsınız.

- Lee Minhyung."

Saç tutamlarım gözlerimin önüne düşüyorken tutuyordum mektubu elimde. Kağıtları, bana satırlar yazarak harcamaktan hiç de rahatsızlık duymuyordunuz.

Sabahın erken saatleriydi.
Dün gece saçımı öpüp beni yatağımda çaresizce bırakmanın ardından bu satırları yazmış ve uykuya daldığım bir vakit mektubu kapının altından bana ulaştırıvermiştiniz.

Çekinmiştim. Ancak Chenle benden erken uyanıp mektubu almadığı için de fazlasıyla minnettardım.

"Hayatımda bu kadar mektup aldığımı hatırlamıyorum..."

Chenle... fazla konuşkandı.

"...Yalnızca yüz yüze konuşamaz mısınız?"

Gülümsüyordu.
Dediklerinde her ne kadar ciddi olmadığını bilsem dahi ona baktım.

"Sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum."
Gülümsüyordum.

Ve o da gülümsüyordu.
Ancak bu sefer dudağının yanında oluşan kırışıklıklar daha tuhaftı. Bu tarzı ona yakıştıramamıştım. Bir şeyleri fark etmişçesine, suskunca gülümsüyordu.

Aldırış etmedim.
Mektubu cebime yerleştirerek açmak üzere kapının kolunu tuttum.
Ancak arkamdan seslendi.

"Bugün Mitoloji dersiniz var." dedi.
Ona baktım.
"Biliyorum." dedim.

_

Chenle'yu arkamda bırakıp ne kadar süredir yürüdüğümü bilmiyordum.

Dakikalar ilerliyordu ve koridor kalabalıklaşmaya başlamıştı.

Üç ders Mitoloji, üç saat boyunca Minhyung'u dinleyecek olmak vardı... Onun sıcak sesinin tüm bedenime yayıldığı, kısık gözlerinin varlığını daha da kısıtlayan, çevreleyen ve yalnızca derslerde taktığı gözlüğünün güzel gözlerinin etrafındaki duruşu vardı...

Düşüncesi ile gülümsüyorken sınıfın kapısına varmıştım. Chenle belli ki geç kalacaktı.

Ardından yavaşça herkes sınıfına dağıldığından koridor boşalmaya başladı. Diğer sınıflara nazaran bizim sınıf oldukça boştu...
Gözlerim etrafı çevreliyorken, çoğu kişinin Minhyung'un dersine girmeyi reddettiğini fark ettim.
Ancak ben buradaydım. Onun sıcak sesini dinlemek adına buradaydım ve bunca gereksiz şeyi düşünmek adına vaktim yoktu.

Cebimdeki mektubu son bir kez daha kontrol ettim. O sırada Minhyung belirdi yanı başımda. Sınıf kapısının hemen bitişiğinde.

Gözlerimi ona çevirdim.
Ancak çevirmemle tüm bedenimdeki kaslar aniden boşalıverdi sanki. Gözlerim titredi ve konuşamamaya başladım.

Karşımdaki beden, Minhyung'un bedeninden çok uzaktı.
Sersemleştim.
Gözlüğünün çevrelediği güzel gözlerinden eser yoktu... Solgun, uykulu ve yorgun göz kapakları vardı. Etraflarındaki siyah halkalar belirginleşirken kırışan göz etrafı onu tamamen farklı birisi olarak gösteriyordu. Dudağı kuruydu. Sıcak sözcüklerinin dışarı çıktığı dudağı, şimdi tamamen yara ile kaplı ve kuruydu... Baştan aşağı bembeyaz olan sağlıklı teni, şimdi sarıya kaçan bir beyazı andırıyordu. Tamamen sağlıksızdı... Ve bakışları... bir o kadar çaresizdi.

mektuplardan geriye kalan, markhyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin