1.Bölüm: Şarlatan

1.5K 113 204
                                    

Herkese merhaba!🥰

Biraz ara vermiş olsam da fantastik, romantizm türünde eğlenceli ana karakterimiz ile yol alacağımız yeni bir macera ile geri döndüm!💞 

Tibertia'yı şimdiden çok seveceğinize eminim.😉

Güzel habere gelecek olursak hikaye çoktan bitti!🤩
Tüm bölümleri birkaç gün içinde yayınlayıp kesintisiz bir okuma deneyimi için sizi davet ediyorum. 💫

Şarlatan'ı umarım en az benim kadar seversiniz. Yorumlarınızı ve desteklerinizi eksik etmemeniz dileğiyle. 

Yol alacağımız Şarlatan evrenin haritasını da aşağıya bırakıyorum.😉

Keyifli okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Keyifli okumalar...

***

Tünediğim çatı kirişinden etrafı gözlemleyip Kırlangıç Limanı'nın serin havasını içime çektim. Görüşümü kapatan uzun saç tutamlarının yokluğunda, başa çıkılmaz buklelerimi Derpia'nın ellerine teslim edip adam ettiğim için bir kez daha gülümseyip tenimi okşayan rüzgarın tadını çıkardım. Kalabalığının neşeli koşturmacasının sahip olduğu ter ve tuz kokularından uzakta olduğuma bir an için memnun olsam da asıl amacımı hatırlayıp gözlerimi birkaç metre aşağımda kafalarının üstünde saklandığımdan habersiz insanlara çevirdim.

Şehrin her köşesinde süren ve tüm hızıyla devam eden hazırlıklar burayı da es geçmemişti. Kraliyet sarayının olduğu Güneş Meydanı'ndan yeraltı baronlarının yuvası olan Kırmızı Fener'e kadar şehrin her köşesi renkli bayraklarla donatılmış, beş ilahın sembolleri her kapı pervazına kazınmış, her kıyafetin köşesine kutsal olanların sözleri işlenmişti. Ne de olsa altmış yılda bir meydana gelen ilahların seçilmişlerinin oyunu birkaç gün içinde başlayacaktı.

Çember Oyunları.

Sotiana halkının taptığı beş ilahın şehrin içindeki konumlarını göz önüne alınarak kraliyet ailesinin oyunlara bu ismi verdiğini bilmeyen yoktu. Bana sorarsanız yamuk bir beşgenden ibaretti. Ama ismi koyan da bu saçma oyunlara dahil olmaya hevesli olan da ben değilken kimin umurundaydı.

Tam da o anda umursadığım şey görüş alanıma girince sırıttım. Mor cübbesi ve belindeki altın işlemeli kemer ile bütün dünyaya kendinin soyulmak üzere olan bir aptal olduğunu ilan eden tüccara ulaşmak için saklandığım kirişten aşağıya atladım.

Düşüşün yarattığı baskı ile bacaklarım bükülüp, kaslarım kilitlenirken tenime yayılan hafif acıyı umursamadım. Benim gibi on beş sene Kırmızı Fener'in çatılarında dolaşan bir hırsız, dolandırıcı, oyunbaz -unvanlarımı ben değil kurbanlarım bana verdiğinden hangisini seçerseniz seçin- olduğumdan saklanmaya, yüksek çatılardan atlarken bileğini burkmadan ya da kırmadan hareket etmeye alışkındım.

ŞARLATANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin