1//port wine\\

83 12 90
                                    

Marcy her sabah lanet okuduğu güneşin ışıklarına elini siper ederek gözlerini açtı. Ağrıyan başını acı içinde ovarken "sanırım dün gece içkiyi fazla kaçırdım" diye söylendi. Yataktan kalkmaya çalışırken elini fazla kenara yerleştirince tepetaklak yere kapaklandı. "Ciddimisin ya!?"
Kendi kendine konuştuğuna göre güne başlama zamanı gelmişti. Bu sefer dikkatli bir şekilde kalktı ve telefonundan saate baktı " off erken kalkmışım". Ya da gelmemişti.

Marcy bir dairede tek başına yaşıyordu. Odası, çizim yaptığı bilgisayarı ve duvara asılı elektro gitarı dışında oldukça sade ve boştu. Marcy lisede sanatçı olmaya karar verdiğinde ailesi bu durumdan pek hoşlanmadı ama zaten bu marcynin umrunda değildi. Apartmanın biraz ilerisindeki bir barda para karşılığı gitar çalıp şarkı söylerdi. Ancak asıl işi yazarlıktı. Genç mebtoon yazarı, arkadaşı anne'in maceralarını anlatan bir kitap yazıyordu.

Marcy kahvaltısını yaptıktan sonra takvime baktı. Anne'in doğum gününe 1 ay kalmıştı. Birsüredir anne ve sasha ile görüşmesede asla aklından çıkmıyorlardı.

Yo lafın gelişi değil, gerçekten. Marcy şarkı sözü veya hikayesine yeni bölüm yazmakla meşgul olmadığı tüm zaman aralığı içinde durmadan onları düşünüyordu. Bu yaşadıkları macera onda çok derin bir etki bırakmıştı ve geceleri anne ve sasha'nın onu suçladığı birsürü kabus görüyordu. Keşke sadece bu kadar olsaydı sadece onları değil darcy'i de görüyordu.

Marcy günlük Kıyafetleri olan yeşil renk t-shirt ve gri renk bol eşortmanını giyip balkona çıktı. Cebindeki sigara paketinden bir sigara çıkartıp dudaklarına koydu. Ciğerlerini dumanla doldurdu ve bir ejderha gibi ağzından geri verdi. Bu lisede edindiği bir kötü alışkanlıktı. Balkon demirliklerine tutunarak aşağı izledi. Kısa süre sonra ise telefonunun çaldığını duydu. Telefonunu cebinden çıkarttı. Arayan kişi sashaydı. Marcy bunu görür görmez biraz panikledi. Yıllardır görüşmüyorlardı ve marcy onunla ne konuşacağını bilmiyordu.

Korkunun ölüme çare olmadığını anlayınca telefonu açtı ve kulağına koydu.

"Selam sasha"

"Hey mars, anne'in doğum gününü kutlayacağız ve düşündümde sende gelsen güzel olur."

"Bilmiyorum uzun bir süredir görüşmüyoruz ve anne ne düşünür hiç bilmiyorum."

"Zaten bu yüzden gelmeni istiyorum. Emin ol anne çok sevinecek ve bende. Hem çok eğlenceli olacak"

"Olur geleceğim."

"Harika, seni tekrar göreceğim için mutluyum."

"Bende öyle sash"

"Görüşürüz"

"Bye 'girlfriend'"

Marcy telefonunu kapatıp sigarasından bir nefes daha çekti. Aşağıdaki arabaların gelip gitmesini izledi. Hala panik hali geçmemişti. O karşı yoldaki beyaz arabaları sayarken sigarası çoktan bitmişti. elindeki izmariti söndürüp balkondan aşağı gelişi güzel fırlattı ve bunun paketindeki son sigara olduğunun bilinciyle içeri girdi.

Son zamanlarda kendini bir hayli tükenmiş hissediyordu. Tabi bunda rüyalarında darcy'i görmesi büyük bir rol oynuyordu.

Her saat başı yaptığı -ve nedenini bilmediği- gibi buz dolabını açtı. Tam kapatacakken içecek bölümündeki port wine'larının (bir tür içki) bittiğini fark etti. Evden çıkar çıkmaz boş sigara paketini çöp kutusuna attı ve arabasına bindi. İkinci arka sokaktaki marketin önünde durdu. Arabasını park ettikten sonra iki elini cebine koyup içeri girdi. Market arabasına rastgele birkaç paket abur cubur, 2 paket sigara ve 5-6 şişe port wine katıp kasaya yöneldi.

Aile evinden çıktığından beri içkiye fazla düşmüştü ama bu darcy'i görmemenin tek yoluydu. Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu. Birkaç kez bırakmayı da denemişti ama bilinci yerindeyken beyninde tam bir kaos oluyordu. Lisedeyken az çok bununla başa çıkabiliyordu. Ama lise sonlara doğru derslerinde büyük bir çöküş oldu. Marcy oldukça zeki ve çalışkan bir öğrenciydi. Değişen şey derslere yaklaşımı veya benzer bir durum değildi. Değişen şey kabuslar ve uyku düzeniydi. Lise 3'ün sonlarına doğru bu kabuslar katlanılmaz bir hal almıştı. Ve ilk bağımlılığı olan sigarayı o zaman kazanmış oldu. Liseyi bitirdikten sonrada ailesinin kontrolünde az miktarda içki içmeye başlamıştı. Marcy bu geçmişinden gurur duymuyordu ama kendini kader mağduru şeklinde tanımlamayı severdi. Bu sayede kendinden biraz daha az nefret ederdi.

Ödemeyi yapar yapmaz aldıklarını arka koltuğa koyup arabaya bindi. Arabayı çalıştırmadan önce duraksadı. İçini tekrardan bir endişe kapladı.

Marcy: Anne ve sasha, küçük masum ve zeki marcy'i seviyor peki ya şimdiki marcy'i sevecekler mi? Ya onları hayal kırıklığına uğratırsam...

'Seni sevdiklerini mi sanıyorsun'. Evet... Yani, onlar benim arkadaşım. 'Bir zamanlar öyleydiler ama sen salak gibi herşeyi mahvettin'. Bu doğru değil... 'ailen sen gittiğin için mutlu olmalı, büyük bir başarısızlıksın. Neden hâlâ ısrarla tersini iddia ediyorsun ki'

Marcy: SUS ARTIK!

Marcy bunu yalnışlıkla sesli söylemişti. Yoldaki yaşlı bir kadın garip garip bakmaya başladı.

Marcy: pardon telefonla konuşuyorum da.

Iyiki saçlarını açık bırakmıştı ve kulağı görünmüyordu. Bu sayede airpods kullanıyor gibi yapabildi. Kadın gittikten sonra arabayı evine sürdü.

Eski Arkadaşlar //amphibia(amfibiya) Au\\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin