Penceremden içeri süzülen güneş ışığının verdiği rahatsızlıkla uyandım. Bir dakika, bu gün günlerden ne? Cuma. Yani? Karne günü! Evet evet, ben hala ilkokuldaymışım gibi karne günlerini çok seviyorum ve ayrı bi özeniyorum. Hemen yataktan fırladım ve Deren'in odasına girdim.
- Deren'den bahsedeyim size birazcık. Çift yumurta ikizim. Ama ben ondan 15 saniye önce doğmuşum bu yüzden 15 saniye de olsa büyük sayılırım ehe ehe. Aynı okulda okuyoruz ama farklı sınıflardayız. Aynı sınıfta olsaydık birbirimizi öldürme gibi bi tehlikemiz olduğu için ailemiz bize bu iyiliği yaptı. Aslında birbirimizi seviyoruz ama bunu belli etmiyoruz. Deren benim tamamen zıttım. Ben ne kadar neşeli, konuşkan ve eğlenceliysem o asi, sessiz, yalnız takılmayı seven biri. Arkadaşları elbette var ama genelde yalnız olmayı seviyor. -
Deren hala uyuyordu. O benim aksime karne gününün bir önemi olmadığını düşünürdü. Hatta elinden gelse karnesini almaya bile gitmeyecek."Uyan artık, uyaaan!" diye şiddetli bir şekilde dürttüm.
"Aaa! Napıyosun ya? Morarttın kolumu. Git başımdan."
"Olmaz ya uyanırsın ya da burada durup bağırmaya devam ederim." diye en iyi yapabildiğim şeyi yapıp tehdit ettim."Of hayır! Uyanıyorum yeter ki sus lütfen." YES! Zafer benimdir.
"Hadi hazırlan ve kahvaltıya in bekliyorum seni." diyerek odadan çıktım. Mutfaktan mis gibi ekmek kızartması kokusu geliyordu. Hemen mutfağa girdim. Annem yine döktürmüştü."Günaydın anneciğiim, oh döktürmüşsün yine. Mis gibi kokuyor." dedim en sevecen tavrımla.
"Günaydın kızım, Deren uyandı mı?"
"Uyandı giyiniyor. Bende gidip hazırlanayım" dedim ağzıma büyük bir peynir parçası atarak.Koşar adımlarla tekrar odama döndüm. Komidinin üzerindeki telefonum titriyordu. Arayan kişi: PONÇİK
- Ponçik mi kim, o benim en yakın arkadaşım Öykü. İlkokuldan beri arkadaşız ve lisedede aynı okula yazılmıştık. Yani 11 senedir en iyi dostumdur kendisi. -
"Efendim tatlişko?" diyerek açtım telefonu.
"Günaydın bebek, 1 saate sizin kapının önündeyim birlikte gidelim okula."
"Tamamdır, hadi öptüm." Telefonu kapatıp tekrar yerine koydum. Dolabımın karşısına geçip ne giyeceğime karar vermeye çalıştım.Siyah çok mini olmayan şortumla beyaz tişörtümü giydim. Banyoya girip saçlarımı düzleştiriciyle su dalgası yaptım. Dikkatinizi çekerim bakın maşayla yapmadım düzleştiriciyle yaptım sırf doğal dursun diye.
Eyeliner çekip rimelimi de sürdükten sonra hazırdım.
Ufak boyundan takmalı siyah çantamın içine cüzdanımı ve telefonumu koyup aşağıya indim. Deren çoktan hazırlanmıştı. Eh tabi benim gibi özenmemişti. Kot ve tişört giyip saçını at kuyruğu yapmıştı. Benim canım kardeşim hep böyle sadedir.
Kahvaltı masasındaki yerimi aldım. Annem çaylarımızı doldurup yanımıza oturdu. Babam sabah erkenden işe gitmiş olmalıydı.
"Karneler iyidir umarım kızlar" dedi annem tehditkar bir edayla.
"Valla benim iyi ama Beren'i bilemeyeceğim. Süslenip arkadaşlarıyla gezmekten derslerine vakit ayırabildiğini sanmıyorum." dedi Deren. İnsan kardeşini korur pislik. Bir de ikizim olacaksın.Kötü bakışlarımı umursamadan kahvaltısına devam etti.
"Merak etme anneciğim, gayet iyi. Ben ikisinide bir arada yürütebiliyorum." Diyerek Deren'e laf soktum. Oh, sen değil misin bana laf atan böyle olur işte.
"Şişşt tamam didişmeyin. Bitirin kahvaltınızı da sizi bırakayım okula." Okula bırakmak mı? Tamam her ne kadar ilkokul çocuğu gibi karne günlerini sevsem de okula bırakmak biraz fazla. Bunu ben bile kabul edemem.
"Yok anne biz kendimiz gideriz. Zaten Öykü'de gelecek birazdan onunla gideceğiz." dedim duruma el koyarak.
"E hadi yediysen kalkalım anca gideriz." Deren haklıydı. Yolumuz çok uzun olmasa da anca gideriz.Annemi öptükten sonra ayakkabılarımızı giyip çıktık dışarı. Tam Öykü'yü arayacaktım ki sokağın başında göründü. Selamlaşıp yola koyulduk.
"Eee kızlar, karneden sonra bişeyler yapalım mı?" diye sordu Öykü.
"Olur, yeni bir kafe açılmış Tunalı'da. Oraya mı gitsek? Ne diyosun Deren?"
"Bana uyar, alışveriş yapmayalım da ne olursa olsun."*
15 dakika sonra okula gelmiştik. Deren kendi sınıfına giderken Öyküyle ben sınıfımıza girdik."Günaydın beyler bayanlar. Naber?" dedim sırama geçerken.
"İyidir Beren sen nasılsın?" dedi Ufuk en sevimli haliyle.
"Bende iyiyim" dedim gülümseyerek.- Arkadaşlar Ufuk benim sevdalım. Kendisi bana aşık. 10. Sınıfta mektup yazıp çantama koymuş. Kibar bir şekilde reddettim ama hala benden vazgeçmedi. -
"Heeey benim sevgilim nerede? Gelmedi mi daha?" diye sınıfa hönkürdü Öykü. Evet resmen hönkürdü.
O sırada kapıdan Kaan girdi.
"Yettim aşkım, burdayım." diyerek Öykü'ye sarıldı. Iyy mıçmıçlar. Hayır kesinlikle kıskanmıyorum.
-Öyküyle Kaan 1,5 senedir çıkıyorlar. İnanılmaz tatlılar, inanın uzaktan görseniz sevgili olduklarına inanmazsınız. 'Enseye şaplak' modundalar. -
Öğretmenler zili çaldıktan 3 dakika sonra sınıf öğretmenimiz Yavuz Hoca karnelerimizle içeri girdi. Herkes tek tek karnesini aldı. Bende teşekkür aldım ehe ehe. Kaan, Öykü'nün kendisini satıp bizimle yemeğe gitmesine biraz bozulmuş olsa da kendi aralarında halledeceklerine eminim. Banane arkadaşım, her dakika birliktesiniz zaten yeter. Hayır, kıskanmıyorum dedim ya!
Bahçeye çıkıp Deren'i bekledik. O da geldikten sonra Tunalı'ya karnımızı doyurmaya gittik. Karnım zil çalıyor!
*
Eve geldiğimizde yorgundum. Annemle babama karnelerimizi gösterip yarım saat konuşup odalarımıza gittik. Karpuz desenli pijamalarımı giyip makyajımı temizledim. Çantamı boşaltırken içinden bir cd çıktı. Üzerinde bir not yazıyordu. 'Senden vazgeçemiyorum Beren. Sana aşık oldum. Senin için bir beste yaptım umarım beğenirsin. Lütfen bir köşeye atma ve dinle. Ufuk.' Oha! Bu şaka mı?
Hemen bilgisayarımı açıp cd'yi koydum. Piyano çalıyordu. Huzur doluydu. Bunu gerçekten Ufuk mu yapmıştı? Ben ŞOK! Ben VEFAD! İşsiz bu çocuk yemin ediyorum. Hayır yani içimde azıcık bişeyler olsa bu çocuğa karşı durmam koşarım ama yok ne yapabilirim?
Cd'yi çıkarıp masaya koydum. Tabiki atmayacaktım bunu da anı kutumun içine koyacaktım. Ama şu an öyle uykum vardı ki bunu yarın yapmaya karar verdim. Bilgisayarı kapatıp yatağıma girdim.
*
Bir Cumartesi günü 10'da kalktığım için kendime lanet okudum. Yatakta doğrulup uykumun açılmasını bekledim. Dışarıdan annemle babamın sesleri geliyordu.
"Ne diyorsun sen? Bu kadar kısa sürede nasıl olacak? Kızlara ne diyeceğiz?" diye bağırıyordu annem.
"Ben hallettim her şeyi, kızlarla konuşalım bugün." dedi babam sakin kalmaya çalışarak.
Neler oluyordu? Bize ne söyleyeceklerdi? Korkarak odadan çıktım. Salona girdiğimde annemle babamın gözleri bana döndü.
"Ne söyleyecekmişsiniz?" dedim alacağım cevaptan korkarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapı Komşusu
ChickLitİkiz kız kardeşler düşünün. Biri Beren diğeri Deren. İkiside bambaşka karakterlere sahip. Bir gün öyle bişey olur ki hayatları altüst olur. Geride her şeyi bırakmak zorunda kalacaklardır. Bu durumdan pek memnun olmasalarda hayatlarında sürprizler o...