𝕮𝖍𝖆𝖕𝖙𝖊𝖗 𝖋𝖔𝖚𝖗

165 24 46
                                    

–Boğazında düğümlenen kelimeler, soğuk bir esinti vücudunun her yerinde titremeye neden oldu, gözleri karanlıktan başka hiçbir şey görmüyordu. Kafasını çevirip etrafa ve ayağının altına baktı, her yer kapkaranlıktı, sanki havada uçuyormuş gibi bir görüntü vardı.

Gözleri bir ışık, bir canlı ya da nerede olduğunu gösteren bir sembol arıyordu. Taehyung böyle bir duruma nasıl girdiğini bilmiyordu, buraya nasıl geldiğini veya burada ne yapacağını bilmiyordu.

Vücudunu hareket ettiremiyordu, yapabildiği tek şey etrafına bakmaktı. Burada neden olduğunu açıklayan tek bir olasılık vardı. Bu sadece bir rüyaydı.

Ter yüzünden aşağı kayarken, bu garip rüyadan nasıl uyanacağını merak etmeye başladı. Vücudunun bazı uzuvlarını hareket ettirmeye çalıştı ama işe yaramadı, kendini felç gibi hissetti.

Arkasında aniden bir soğukluk hissetti. Küçük bir esinti aniden boynundan geçti. Bekle.. Gözlerini bile kırpamıyordu, iki uzun pençeli parmak güçlü bir şekilde boynunu kavradı.

"Ona yaklaşmaya cesaret etme"

Kulağının yanında karanlık derin sesi duydu. Hareket etmeye yada bir şey söylemeye cesaret edemedi, korkusu buna izin vermiyordu.

"Ona birşey söylemeye cesaret etme"

Vücudu arkasından gelen bilinmeyen sesten dolayı titremeye başladı. Ona ne söylediğini yada ondan ne istediğini bilmiyordu. Parmağını hareket ettirmeye çalıştı ama yapamadı, sanki tüm vücudu tutkala kaplanmış gibiydi.

"Ona dokunmaya ya da onu utandırmaya cesaret etme"

Gizemli ses bu cümleyi daha tehlikeli ve keskin bir şekilde söyledi. Taehyung'un en büyük korkusu gerçekleşti, uzun pençeler yavaş ama keskinlikle derisine batmaya başladı.

Bir sıvının boynundan vücuduna doğru akmaya başladığı hissedebiliyordu. Acıdan başka bir şey hissetmiyordu, bu yüzden akan sıvının kan olduğunu biliyordu. Gözleri yavaşça kapanmaya başladı, önündeki görüntü kirli bir ayna gibiydi.

"ya da seni öldüreceğim ve kimsenin seni hatırlamayacağından emin olacağım"

Birden pençeler nefes alma kaynağını buldu ve şimdi Taehyung'un altında bir kan havuzu vardı.

Birdenbire vücudunun rahatladığını hissetti, sanki bir şey onu serbest bırakmış gibiydi, ama yine de pençeleri boğazındaydı. Sonra son saniyede birşey yapması gerektiğini biliyordu, parmaklarını hareket ettirdi ve elini hızlıca sıkıştırdı.

Birdenbire gözlerini açtı, soğuk ter ile kaplıydı, vücudu titriyor kalbi hızla atıyordu. Odanın etrafına bakıyor, şüpheli ve paranoyak bir şekilde o şeyin kendisini takip etmiş olabileceğini düşünüyordu.

Kafasını ve gözlerini ovarak titizlikle ayağa kalkar ve tamamen uyanmaya çalışır. Banyoya gider, dikkatlice ve yavaşça aynaya bakar, gördüğü şeyden emin değildi. Gözleri aynadaki yansımayı görünce genişler.

Gördüğüne inanamadı, pençelerin battığı yerde ona ait izler vardı. Parmağını yavaşça kırmızılığın üzerinde gezdirdi. Hemen bir havlu aldı, lavaboya koydu ve soğuk suyun içine girmesine izin verdi.

Havluyu aldı ve nazikçe boynuna bastırdı, böylece kanamayı yavaşça durduracaktı.

Kabustan uyandığında kanamayı durdurmak için doğru bir yol olup olmadığını bilmiyordu ve bu rüyadan aldığı bir yaraydı.

Boynundaki havluyu bastırmaya devam ederken yere oturdu, duvara yaslandı ve olanları hatırladı.

Bir süre sonra, nefes alışı sakinleşti ve vücudundaki ter kayboldu, ancak zihni o rüyada ya da daha doğrusu kabusta ne olduğunu anlayamadı.

In The Arms Of The Demon | Jikook [TR]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin