Uzaktan bir yerden alarm sesi geliyordu. Zor da olsa kalkıp telefonunu şifonyerin üzerinden aldım. Alarmı kapattığım sırada telefonun yanında bir kâğıt gördüm. Babamın yazısıydı bu.
Koltuğun üzerine bıraktığım elbiseyi giy, güzelce süslen, makyajını yap. Saat 7'de seni alırım prenses.
Hangi baba kızının makyaj yapmasını isterdi ki? Sinirle kağıdı buruşturup çöp kutusuna attım. Tabi ya...Bugün o kadınla yemeğe gidicektik. Hiç istemiyorum aslında. Anneme ihanet etmişim gibi geliyor bana. Bir de lise aşkıyla tanışacağım. Adama bak ya. Annemin ölümünün üzerinden bir yıl geçmemiş, evleniyor.
Banyoya gideyim önce. Üzerimi çıkardıktan sonra kendimi ılık suyun içine bıraktım. Bir saat süren duştan sonra vücudumun her yeri buruşmuş bir şekilde çıktım. Bornozumu giydikten sonra odama geçtim. Kurutma makinesini çalıştırdıktan sonra saçlarımı güzelce kuruttum. Ondan sonra babamın aldığı elbiseye baktım. Dizimin bir karış üstünde, mavi beyaz desenli bir elbiseydi. Hemen giydikten sonra düzleştiriciyi prize takıp ısınmasını bekledim. Tamamen ısındığını anlayınca saçlarımı düzleştirmeye başladım. Saçlarımın düz olmasını seviyorum. Çünkü annemin de öyleydi. O da düz saçı daha çok beğenirdi. Saçlarım olduktan sonra makyajıma başladım. Pudrayı sürdükten sonra eyeliner çekmeye başladım. Kalın seviyorum. Gözlerimin maviliğini ortaya çıkarsın. Rimeli de hallettikten sonra biraz parlatıcı sürdüm dudaklarıma. Fazla renkli olmasın. Düzleştiriciyi fişten çektikten sonra 10 santim topuklu ayakkabımı giydim. Nasıl yürüyeceksem bunlarla. Telefonunu ve çantamı aldıktan sonra korna sesiyle babamın geldiğini anladım ve aşağı indim. Sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa otururken babam beni süzdü. Muhtemelen lise aşkı, müstakbel karısı beğenecek mi diye bakıyor.
"Çok güzel görünüyorsun prenses." dedi. Bunu söylerken gerçekten ciddi miydi merak ediyorum. Aslında ona acıyorum. Annem onu bu kadar çok severken, hatta son nefesinde bile Selim derken o annemi hiç sevmemiş. Hep o kadın aklındaymış. Gidip de görelim bakalım şu meşhur lise aşkını. Babam arabayı çalıştırdıktan sonra gaza köklendi. Ben de uzanıp radyoyu açtım. Badem-Bir Ben Gibi Sev çalıyordu.
Bir avuç ömrün kalmış gibi gül. Ne kadar anlamlı bir söz. Benim de bir avuç ömrüm kalmış gibi hissediyorum eğer babam o kadınla evlenirse. Bunu dinlerken geldik bile. Babam bana döndü.
"Bak güzel kızım. Biliyorum şuan benden nefret ediyorsun ama ileride beni çok iyi anlayacaksın." dedi. Gözlerinin içine nefret dolu gözlerle bakıp,
"Ben senden nefret etmiyorum, baba. Sadece, sadece sana acıyorum." deyip kapıyı açtım ve kendimi bu bunaltıcı havadan uzaklaştırdım. O da arkadan gelip arabayı kilitledi.
"Bu akşam senden sadece biraz olsun gülümsemeni istiyorum." dedi.
"Peki, baba. Senin dediğin gibi olsun." deyip yüzüme o sahte gülümsememi yerleştirdim. Babam anahtarı baleye uzattıktan sonra içeri girdik. Bir kadının yanına giderken anladım kimin olduğunu. Yanına gittikten sonra selamlaşmayı bile beklemeden yerime oturdum. Babamın delici bakışlarını üzerimde hissetsem de görmezlikten geldim. Kadın oturduktan sonra bakışlarını benim üzerimde kitledi.
"Merhaba tatlım. Ben Asude. Sen de Beril olmalısın." dedi. Kadının gözlerinin içine baktığımda samimi duruyordu. Samimi olması onu affedeceğim anlamına gelmiyordu.
"Evet, ben Beril. Beril Sancak. Selim ve Asya Sancak'ın kızıyım." dedim imalı bir şekilde. Kadının rengi birden attı tabi. Babam da beni dürtmeyi eksik etmiyor. Ben durur muyum hiç?
"Annem, o öldü biliyor musunuz? Duymuşsunuzdur heralde, aynı cemiyettensiniz çünkü. O, sizin yüzünüzden öldü. Sizin yüzünüzden" derken boğazım düğümlendi.
"Yeter artık Beril. Asude'nin suçu yok annenin ölümüyle." Dedi babam.
"Yalan mı baba? Sen o gece annemin yanında kalsaydın, şu kadının yanına gitmeseydin annem senin şirkette olduğunu sanıp o arabaya binip senin yanına gelmeseydi o kaza olmayacaktı." derken yaşlar su gibi akmaya başladı gözümden. Hemen masasının üstündeki telefonumu ve çantamı aldığım gibi dışarı çıktım. Çıkarken kapıda birine çarptım ve telefonum yere düştü. Başımı kaldırdığımda Yiğit'i gördüm.
"Dikkat etsene kızım!" dedi. Ağlarken Yiğit'in yüzüne bakmadan yerdeki telefonumu alıp çıktım dışarı. İlerideki sahile doğru koştum, koştum ve koştum. En sonunda kendimi attım kumların üstüne. Uzandım, ağlamaya devam ettim. Neden benim hayatım diğer insanlarınki kadar kolay ve normal değil ki ? Neden babam evleniyor? Neden ya neden? diye bağırırken sustum. Yanıma biri oturdu çünkü. Başımı o yöne çevirdiğimde Yiğit'i gördüm. Ne işi vardı ki burda, benim yanımda?"Naber küçük hanım?" dedi. Sustum ve önüme döndüm. Denizi, dalgaları seyrettim sadece. Ya yanıma Yiğit oturmuş ve ben burda denizi mi seyrediyorum Allah aşkına?
"Ben küçük değilim." Deyip önüme döndüm.
"Bana öyle gelmedi ama küçük hanım ve telefonumu alabilir miyim ayrıca ?" Ne telefonundan bahsediyordu bu şimdi.
"Ne telefonu ya, senin telefonunun bende ne işi var?" Deyip sustum.
"Restorandan çıkarken çarpıştık ve sen benim telefonumu aldın. Al, bu da seninki." deyip uzattı. Alıp içine baktım. Gerçekten de benimdi bu. Cebimden çıkarıp ona geri verdim telefonunu. O beni tanımıyordu ama ben onu çok iyi tanıyorum. İlk ve tek aşkım. Yiğit Karay.
"Özür dilerim farketmemişim ben." Ne kadar da tatlı bir yüzü varmış öyle. İlk defa bu kadar yakından görüyorum onu.
"Annemin yanına gelmiştim şimdi senin yüzünden onu o adamla yalnız bıraktım." Dedi. Hangi adamdan bahsediyordu bu şimdi?
"Sen sormadan söyleyeyim. Selim Sancak. Annemin evleneceği adam." dedi. Dehşet içinde ona baktım. Nasıl ya? Nasıl olur bu?
"Selim Sancak mı dedin sen? O adam benim babam." Dedim. Ne yani şimdi biz Yiğit ile üvey kardeş mi olacağız? Nasıl bir oyunun içine düştüm ben?
"Yok artık. Bana bak küçük hanım. O evlilik olmayacak. Baban annemin parasını asla yemeyecek, bunu kafanıza sokun." Dedi ve bastı gitti. Onun ardından yıkılmış bir şekilde kumların üstüne çömeldim. Kaderin nasıl bir oyunuydu bu? Nasıl bir karanlıktayım ben? Aşık olduğum adam üvey kardeşim mi olacaktı şimdi?
Eveeeeeet canlarım. Yeni hikayemizin ilk bölümü hayırlı olsun. Nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum. Öpüldünüz :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçışın Yok Aşktan
RandomHayat, birine "Seni Seviyorum" demenin kararsızlığını yaşamak için çok kısadır.