"Beril, hadi ama araç gelecek eşyaları almaya neyi bekliyorsun daha?"diye söylenirken Ece, ben de eşyalarımı valize koymaya çalışıyordum.
"Tamam, Ece tamam. Sakin ol. Bunlar zaten arabayla gidecek. Diğerleri hazır. Aşağıda duruyor. Heyecandan ölmek üzereyim. Artık Yiğit'i her gün göreceğim. O kadar mutluyum ki."
"Beril, kuzum bir gerçeği daha yüzüne vurmak zorundayım ama sen artık Yiğit'le kardeş sayılırsın. Onunla ilgili gelecek hayal etme. Onu düşünme, o seni nasıl kardeşi olarak görüyorsa sen de onu kardeşin olarak gör. Bunu yapmalısın birtanem." Ece tüm gerçekleri yüzüme vururken kendimi bu hayallerden uzaklaştırdım. Yani, aslında hayallerimizin gerçekleşemeyeceğini bilirken neden hayal kuruyoruz ki? Neden kendimize bu eziyeti yaşatıyoruz?
"Haklısın, özür dilerim. Senin de başını ağrıtıyorum. Ama hiç gerçekçi gibi gelmiyor ki bana. İnanmıyorum bizim artık kardeş olarak görüldüğümüze. Hayalimdi benim bir gün Yiğit'le el ele o okuldan girmek. Peki ya şimdi yan yana abi kardeş olarak mı gireceğiz o okula?"derken gözümden bir damla yaz süzüldü birden.
"Ne diyebilirim ki. Hayat bazen bize böyle kazık atıyor işte." Belki bir umut bu hayalin gerçekleşebilir ama sen kendini fazla kaptırma tamam mı canım?"dedi. Biz de böyle bu konuşmayı sonlandırırken kapı açıldı ve babam başını içeri doğru uzattı.
"Hazır mısın kızım? Araba geldi. Eşyalar gidecek."
"Hazırım babacım. Valizler aşağıya inecek, halledersiniz siz. Biz seni arabada bekliyoruz."deyip aşağı inmek için kapıyı açtım. Ece arkamdan geldi ve aşağı indik merdivenlerden. Kapıya geldiğimde geri dönüp eve bir göz gezdirdim. Annemle oturup sohbet ettiğimiz o köşe, minderler. Hep beraber yemek yediğimiz o masa, annemin bize yemek hazırladığı mutfak, annemin ve benim beraber kullandığımız kıyafet odası. Şimdi ben bunları bırakıp, bu evi, annemle son kez sarıldığım, doğduğum bu evi bırakıp gidecek miydim yıllardan sonra? Bunları düşündüğümü anlayan Ece;
"Hadi Beril. Artık gitme vakti."deyince kafamı çevirip kapıyı açtım. Bahçeye de göz gezdiriken bir anım gözümde canlandı.
"Annecim, hadi sen saklan ben seni bulayım. Olur mu?"dedim.
"Olur tabi güzel kızım, sen istersin de ben saklanmaz mıyım? Hadi ona kadar say ben de saklanayım."dedi annem. Ben de saymaya başladım.
"1,2,3,4,5,6, saklandın mı anne,7,8,9,10. Bitti, şimdi seni bulma sırası annecim. Neredesin bakayım, nereye saklanmış olabilirsin?" Ağacın arkasına doğru gittim. Baktım, yoktu orada. Evin arkasına gittim ve oradaydı. Hem bağırıp hem koşarak annemle yarış yapıyorduk. İkimizde kendimizi çimlerin üstüne atmıştık. Annem bana sarıldı, yüzümü okşadı.
"Güzel kızım, daha çok küçüksün. Bazı gerçeklerin farkına varamıyorsun ama büyüyünce kendine çok dikkat et olur mu? Bu ev çok güvenli bir ev değil. Zamanı geldiğinde buradan taşınacağız zaten bir tanem."dedi.
Anılar gözümde canlanırken Ece'nin bana seslenmesiyle kendime geldim. Annem ne anlatmak istemişti bana? Ne vardı ki bu evde?
"Hadi, gitme vakti. Daha fazla beklemenin bir anlamı yok, Beril."
"Tamam Ece. Hadi gidelim."deyip ikimizde arabalara bindik. Ben önde, Ece arkada yeni evimize gidiyorduk. Ece de bizimle yaşayacak. Teyzem Eskişehir'de yaşadığı için o da burada bizimle yaşıyordu. Yeni evimize gelmesine babam pek sıcak bakmasa da Ece olmazsa benim de gelmeyeceğimi söyleyip itiraz ettim. Ece'nin olmadığı yerde benim ne işim var sonuçta. Ataşehir'de yaşayacaktık. Şuan ki semtimiz Zeytinburnu'ydu. Oradan ayrılıyorduk. 1 saatlik yolculuktan sonra, malum İstanbul trafiği, varabilmiştik. İkimiz de indikten sonra eve bakıyorduk. Gerçekten güzeldi. Arkamıza lastikleriyle gürültü yaparak durdu bir araba. İçinden çıkana baktım. Yiğit'ti bu. Onun da yüzü asıktı. İstemiyordu belli ki, mecbur kalmıştı o da benim gibi. Bizi buna mecbur bırakan o kadın ve babamı ne olursa olsun affetmeyeceğim. Yiğit'e baktığımda göz göze geldik. Belli ki bana bakıyordu ama saniye geçmeden gözlerini kaçırdı. Madem bakacaksın niye gözlerini kaçırıyorsun anlamam ki.
"Beril? deyip arkasını dönen Ece'ye çevirdim gözlerimi.
"Geliyorum canım."deyip yanına koşar adım gittim. Giderken gözüme çarpan bir şey vardı. Köpek kulübesi mi? Nasıl yani? Kulübenin içinden köpek üstüme doğru koşmaya başladı. Önce anlık bir şok yaşadım. Donup kaldım. Sonrasındaysa kendimi evin giriş kapısının tepesinde buldum. Nasıl geldim ben buraya böyle? Köpek havlarken ben çığlık atıyordum. Ece de olayın şokunu atlatıp yanıma geldi.
"Yiğit ne olur şu köpeği bağla."dedim. Beni ikiletmeden köpeği yanına çağırıp kulübesine soktu ve bağladı. Ben hala ağlarken yanıma geldi kapının üstüne çıkıp beni kucağına aldı ve aşağı indirdi. Kendim inemezdim çünkü bayağı yüksekti. İçimde hala korku varken Yiğit beni yatıştırmaya çalıştı.
"Geçti ufaklık, sakin ol. Neden bu kadar korktun ki, alt tarafı küçük bir köpek."dedi. Neden korktum? Güzel bir soru.
" Aslında ben köpekleri çok severdim. Hatta bir ara beslemek için köpek bile istemiştim. Ta ki küçük kardeşim Betül'ü yoldan geçen bir sokak köpeği tarafından yüzünün parçalanmasına dek. İzliyorduk köpeği Betül ve ben. Adamın biri köpeği öldüresiye dövüyordu. Kemerle vuruyordu. Biz korkudan ölürken Betül daha fazla dayanamadı ve adamın yanına gitti. Adama bağırmaya başladı.
"Amca bıraksana köpeği neden dövüyorsun yazık değil mi ona?"dedi. Adam deli gibi kahkaha atarken kardeşime döndü.
"Peki ufaklık, sen istedin bunu."dedi ve köpeği dövmeyi bıraktı. Köpek de o sinirle kardeşimin üstüne atladı. Havladı, ısırmaya başladı kardeşimin küçücük yüzünü. Ben korkuyla izlerken sadece bakmakla yetinebildim. Kardeşimin küçük bedeni orada can verdi. Ben hiçbir şey yapamadım, sadece izledim. Gözümün önünde öldü minik kardeşim. Bir daha da onu hiç göremeyeceğim. İşte bu yüzden köpeklerden deli gibi korkuyorum Yiğit." dedim ve ağlamaya başladım. Ne ara beni odama çıkarmıştı hiç farketmedim. Gözlerim ağlamaktan helak oldu.
"Kaç yaşındaydın sen o zaman?"diye bir soru yöneltti bana.
"Ben 5 yaşındaydım kardeşim 3 buçuk."dedim.
"Tamam Beril, al şu suyu iç ve sakinleş. Sonra da yatalım ve uyuyalım."dedi. Ne yani benimle mi uyuyacaktı? Battaniyeyi kaldırdı ve beni yatağın içine soktu. Sonra da kendisi ayakkabılarını çıkarıp yatağa girdi. Beni kendine çekip göğsüne yasladı. Ben de onun denizi anımsatan kokusuyla uyuyakaldım.
***
Uyandığımda yanımda Yiğit yoktu. Ece koltukta oturmuş telefonuyla uğraşıyordu. Kafasını kaldırdı ve bana baktı.
"Uyandın mı bebeğim? Şimdi daha iyisindir umarım. Çok korktum senin için."dedi. Yiğit neredeydi acaba?
"Yiğit nerede Ece?"dedim.
"Dışarı çıktı bitanem. Nereye gittiğini bilmiyorum. Hadi aşağı inip yemek yiyelim. Ben çok acıktım ve senin de yemek yemen gerekiyor. Hadi bakalım, kalk şu yataktan."dedi. Kendimi zorlayarak kalktım. Betül'ün konusunu hiç açmamıştı. Demekki anlattığımı duymamış. Telefonumu alıp aşağı indim, arkamdan Ece de geldi. Mutfağa girdiğimizde masa hazırdı. Oturup yemek yemeye başladık. Sonra kapı çaldı ve içeri babam ve Asude hanım girdi.
"Kızlar, size bir şey söylememiz gerek. Biz balayına çıkıyoruz 2 haftalığına. Siz evde kalacaksınız, Yiğit de sizinle beraber kalacak. Evi fazla dağıtmayın. Hem bu sürede kardeşinle tanışmış olursun Berilcim."dedi babam. Ne yani biz Yiğit'le tek mi kalacaktık 2 hafta boyunca?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçışın Yok Aşktan
AcakHayat, birine "Seni Seviyorum" demenin kararsızlığını yaşamak için çok kısadır.