Bir Dilim Kek, Bir Bira

4.5K 335 42
                                    

İşten çıkıp eve yürürken bir haftadır görmediğim bedeni görünce nefesim kesildi. Hava biraz daha yumuşadığı için tuhaf bir şort giymişti, hala serin olsa bile umrunda değil gibiydi.

Bembeyaz bacakları ışığı kendine çekiyormuş gibi parlıyordu resmen, şortu da oldukça kısa olduğu için gözüm bayram etmişti. Beni fark edince ufak bir tebessümle yanına doğru yürüyüşümü izledi.

"Nerelerdeydin bebe, özlettin." Dediğime gülümserken yanına yanaşmam için parmağını kıvırdı. Ben en alt basamaktayken o üçüncü basamaktaydı. Boyu anca bana yaklaşmıştı, minik dudakları büzülünce gözlerim dudaklarına kaydı. Kulağıma yaklaşıp fısıldadı.

"Ben de özledim Orhan." Geri çekilip yüzüne baktığımda pembe yanakları ve kıvrılan dudaklarıyla şeker komasına sokacaktı beni.

"Akşam sana bira alayım mı?" Bu bana gel demenin üstü kapalı haliydi. Hevesle gözleri parlarken yüzü büyük bir gülümsemeyle aydınlandı.

"Tamam, bende sana kek yaparım. Pişirip gelirim hemen." Yıllar olmuştu kek yemeyeli, rahmetli anam okula giderken yapardı.

Kafamı sallayıp eve doğru yoluma devam ettim, marketten nevaleleri alıp eve girdim. Salonu ve yatağımı temizleyip toparladım, çarşafları değiştireli bir haftayı geçmişti. Onları da serince aklıma dolan sahnelerle kafamı sallayarak odadan çıktım.

 Onları da serince aklıma dolan sahnelerle kafamı sallayarak odadan çıktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapıyı açtığımda karşıma çıkan görüntüyle yutkunmadan edemedim. Elinde üstünde peçete olan bir tabakla kapımda duruyordu, ayakkabılarını çıkartıp içeri girerken fiyonklu beyaz çoraplarına bakakalmıştım.

Minicik şortu, göbeğini zar zor örten tişörtü ve beyaz çoraplarıyla hem masum, hem de yürek hoplatan bir görüntüsü vardı. Salon girip elindeki tabağı sehpanın üzerine koydu, peçeteyi kaldırınca mükemmel görünen bir kek ortaya çıktı.

"Allah keke bak." Keke doğru atılınca üstünü geri örttü, yüzüne baktığımda dudakları kıvrılmıştı. Oyun oynar gibi dudaklarını yalayıp bacak bacak üstüne attı.

"Ben bira göremiyorum etrafta Orhan."

Konuşmadan mutfağa gidip onun için az alkollü bira getirdim, en düşük alkol olanını almıştım. Şişeyi açıp uzattığım an yüzüne hevesli bir gülümseme yayıldı. Elini uzattığında farklı farklı renklere boyanmış minik parmaklara baktım.

"Bu ne bebe, renk denemesi mi yaptın?"

İki elini de uzattığında minik parmaklarını hafifçe oynattı, bazıları simli gibiydi.

"Bunları bana Oylum almış, onun elleri erkek eli gibi. O yüzden bana alıp sürüyor, biz de hepsini sürdük. Hangisi daha güzel olmuş sence?"

Sağ elinin yüzük parmağındaki ışıldayan beyazı gösterdim, inci gibi parlıyordu. Onun masumluğuna yakışır bir renkti.

"Bu gelinlik beyazı diye geçiyor, biliyor musun bir keresinde gelinlik giymiştim?" Konunun değişme hızı beni şaşırtsa da merakımı uyandırmıştı.

"Sana yakışmıştır." Gülümseyerek telefonunu çıkarttı, bir kaç dakika sonra bana çevirdiğinde şok olmuştum.

" Gülümseyerek telefonunu çıkarttı, bir kaç dakika sonra bana çevirdiğinde şok olmuştum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çoğu kadından daha güzel olmuştu, bir fotoğrafa bir yüzüne baktığımda güldü tekrar. Galiba makyaj da vardı yüzünde.

Birasından bir yudum alıp keki tabağıyla önüme itti, dilimlenmiş kekten bir dilim alıp ısırdım. Çok güzeldi, pastanede satılanlardan bile güzeldi. Ben ikinci dilime uzanırken bana bakışını yakaladım, alt dudağını ağzına çekmiş gözleri yüzümün her köşesini turluyordu.

Kek ağzımda öylece kalakaldım, bir çok kadın olmuştu hayatımda. Gerek sevgili, gerek Figen gibileri. Kimse bana bu şekilde bakmamıştı, sevgililerim iki yada üç buluşmadan sonra 'çok kırosun İzmarit' diyip ayrılırlardı genelde.

Elini uzatıp hafif uzayan sakalımdaki kırıntıyı aldığında daha çiğnemediğim keki yutmuş bulundum. Yara yara inse de boğazımdan umurumda değildi. Bu bebe bana böyle bakarken kolumu kesseler dönüp ne oluyo diyip bakmazdım.

Elinde birasıyla bana yaklaştığında kendimi ona istemsizce yaklaşırken buldum. Nefesi dudaklarımı yalarken dudaklarıma bakarak kısık sesle konuştuğunda, neredeyse dudakları dokunacaktı onun için ölen dudaklarıma.

"Beğendiysen hep yaparım ben sana, sen iste yeter neler neler yaparım." Cilveli sesi kanımı kaynatıyordu, nefesimin teklediğini fark edince geriye yaslandı koltukta.

"Neler yaparsın mesela?" Yutkunarak sormuştum, dudakları kıvrılırken gözleri dudaklarıma kaydı.

"Ne istersen." Kaşlarım havaya kalkarken masaya kendim için getirdiğim sert birayı aldım elime.

Yanan dudaklarıma değen soğuk kutu beni kendime getirmişti, arkası arkasına yutkunurken kutu yarım olmuştu bile.

Elimdekini masaya geri bıraktığım an yüzümü kavrayan minik el ve dudaklarıma kapanan dudaklarla dumur oldum. Kanım vücudumda hızla yer değiştirirken beni öpüşüne karşılık verip elimi tişörtünün örtemediği ince beline attım.

Teni de dudakları gibi pürüzsüzdü. Nasırlı ellerimin onu rahatsız edeceğini düşünüp çekecekken elimi tutup teninde aşağılara indirip kalçasına kadar getirdi.

İçim gide gide okşadım yumuşak kalçasını, ellerim kendi kafasına göre hareket eder gibi daha da aşağılara inip kalça arasına yöneldi. Ağzıma uzattığı dilini kabul ederken deliğine ulaşan parmağımla ağzımın içine doğru inledi.

Biz daha da ileri gitmeye hazırlanırken kapım alacaklı gibi yumruklanmaya başladı. Dudaklarımdan hızla ayrılan bebenin yüzüne korku yerleşmişti. Kapıya sinirle yürürken gelene küfrü basıyordum içimden.

Aletim dimdik karşıyı gösterirken kapıyı öfkeyle açtım, karşımda sinirli bir şekilde duran kişi Gökalp'in abisiydi. Ayakkabılarıyla içeri girmeden önce aletime bir bakış atıp koşar adım salona girdi.

"Lan sen uslanmayacak mısın? Evden çıkma dedim sana, dün bir bugün iki tanıdığın adamın evine gidip içiyorsun birde. Çabuk yürü eve." Karşısında dikilip bağıran abisine bakmak yerine halıya bakan bebe öfkeli görünüyordu.

"Gelmicem ben eve falan, Orhan da kalacağım bu gece. Değil mi Orhan?" Yüzünü bana çevirdiğinde gözlerinde umut ışığı gördüm.

"Buradan anca kendisi gitmek isterse götürebilirsin kardeşini, bırak kendi kararını kendisi versin bilader." Sinirle konuşsam da arkasında olduğumu anlasın diye Gökalp'e doğru adımladım.

"Gelmiyorum dedim." Abisi sinirle kolunu tuttuğunda bende abisinin bileğinden tuttum. Parmakları beyazlayacak kadar sıktığımda elini bıraktı.

"Ne bok yersen ye abicim, sonra bana gelip ağlama." Geldiği gibi giderken beni kafamda cevaplanmamış sorularla başbaşa bırakmıştı.

izmaritHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin