1

13 4 2
                                    

Otel şampuanının kokusu onun lağımdan doldurulduğunu düşündürtecek kadar tiksindiriciydi. Su bazen kısa süreliğine akıyordu, sonra kesiliyor ve vücudunu buz gibi bir soğukluğa bırakıyordu.

Küçük şişelere doldurulmuş şeyleri, otellerden topladıklarını, atmak istiyordu. Fakat parası zaten suyunu çekmeye başlamışken, elinde olanları sonuna kadar kullanmak ona iyi bir fikir gibi geliyordu.

Suyu kapattığında ıslak mermerlerin üzerinde kaymamaya dikkat ederek adım attı. Vücuduna doladığı eski havlu, yeni temizlenmesine rağmen vücudunu kirletmiş gibi hissediyordu. Kaç yıldır oradaydı bilmiyordu.

Giydiği terliklerin çıkardığı ıslak sesler, evin içinde gezerken etrafa su damlatması, dışarıdan gelen sütçünün sesi, hepsi beyninde yankılanıyor, asla susmayacağını düşündüğü düşünceleri baskılıyordu. Aslına bakılırsa etraf gayet sessizdi, fakat sessizliğin içinden sesleri öyle bir seçiyordu ki yapması gerekenleri yapmamak için kendini gürültülü bir ortamda zannediyordu.

Fakat, gerek olmamasına rağmen küçük sehpayı düzeltirken durdu. Ve kendine bunu daha fazla yapmamaya karar verdi. Ne kadar vicdanı rahatsız olursa olsun, üzülmesine rağmen, korktuğundan tekrardan sorumluluklardan kaçtığını fark etti.

Böylece, çaresiz bir öfkeyle üzerini değiştirerek dışarı çıktı. Aynı çaresizlikle hastaneye gitti. Ve aynı çaresizlik, yanına umutsuzluk eklenmişti, onu Vedat'ın bakımını üstlenmeye itti.

Kendisine verilen komutlara uyarak bir şeyler yapmış, imzalamış, belgeler götürmüş, belgeler almış ve sonunda onun yasal vasisi olmuştu.

Elinde birkaç kağıt parçasıyla öylece durmuş, karşıya bakıyordu. Düşünüyordu, kendine bile bakamazken bir çocuğun bakımını üstlenmenin onun sorumluluğundan ziyade kendi hesaplaşmasını sonlandırmak amacıyla yapılan bir sorumsuzluk olup olmadığını.

Fakat her ne olursa olsun, bitmişti.

Üstelik, bu yolda daha önce durduğunu fark etti.

Çaresizce kafasını salladı, yüzünü buruşturarak yere çöküp ağlama isteğini bastırmak için elini gözlerine götürdü ve sertçe ovdu. Ne özlem, diye düşündü, aynı zorluklar ve aynı seçenekler.

Koridorlarda dolaştı, birkaç hemşireye soru sordu ve Vedat'ın odasını buldu. O ana dek onu sürekli duymuştu fakat hiç görmemişti. Odanın kapısını açtığında, ağlamaktan kızarmış gözler hemen onu buldu. Eliyle gözlerini kurulamaya çalıştı ve yatağında kayarak dik oturdu. Arada burnunu çekiyor, elleriyle oynarken artık ona bakmıyordu.

Kapıda bir süre durdu. Hastane koridorlarından gelen sesler odaya doluştu. Sonunda kapıyı çekip odada bulunan koltuğa oturdu.

Hemşirelerin Vedat'a anlatmış olduğunu anladı. Bir süre sonra çocuk, "Teşekkür ederim." Dedi. Önemli değil dercesine kafasını salladı.

Rahatsız hissetti, belki de Vedat'ın biraz yalnızlığa ihtiyacı vardı. Onu sorularla darlamayacak, moralini düzeltmeyede çalışmayacaktı. Annesi hakkında konuşmak ise, ona göre çok daha ileri ki haftaların problemiydi.

Banu'yu yaşatacaktı. Fakat şimdilik, karşısında ki çocuğun yaraları kabuk bağlamalıydı. Ona iyi bir hayat vermeye çalışacak, onu sevmek için çabalayacaktı. En azından, eksiklerini kapatmaya çalışacaktı.

Bu yüzden, konuşmaya başladı, "Yakında ameliyat olacaksın, eğer bir şeye ihtiyacın olursa bana söyle. İş bulmam lazım, şimdi gidiyorum. Ama her boşlukta buraya geleceğim, tamam mı?" Sesi kısıktı, kederin tınısını taşıyordu, çocuğun onu anlamasını istiyordu çünkü o, onu çok iyi anlıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 27 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hayatın KadınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin