5. çaresizliğin pörsümüş tadı

108 31 16
                                    

Yaşlı Amca, İstanbul Beyfendisi

Keyifli okumalar ballarımmm

Sizi çoook özlemişim.

Zaman, insanı ardında bırakmayı başaran yegane şeydi. Var olmak ise dünyanın en zor işiydi.

Üzerine çöreklenen acının kırıntıları hala omuzlarında duruyorken gülümsedi. Çaresizliği iliklerine kadar hissettiği tüm zamanlardaki gibi, onları zihnin en ücra köşelerine gönderdi. Kendine güçlü olmasını söyledi.

Kahvaltıda Komutan Do ile göz göze gelmiş, çok sürmeden bakışlarını çevirmişti Jongin. Bakışları bazen kendisini öldürecek gibi hissettiriyordu.

Önceki gün bileğini kontrol eden Hekim Junmyeon, kendini zorlamadığı sürece derslerine girebileceğini söylemişti. Kendini iyi hissettiğini söylemesi bir işe yaramamış, saha eğitimine izin çıkmamıştı.

Bugün sabah Savaş ve Ordu girdikleri ilk dersti. Derslerine Komutan Kim Jongdae giriyordu. Başta kendini tanıtmakla başlayan adam, tüm sınıfın kendisini bir cümle ile ifade etmesini istemişti. Bu askeri öğrencilerin kafasını karıştırmış, bir kısmının klasik tanıtma ile ilerlemesine sebep olmuştu. Jongdae bunu istemediğini söyleyince birkaç kişi mızmızlık etmiş, onları hoş tınılı sesiyle bastırmıştı.

En arkalarda oturan, Jongin'in kesinlikle Lee Dongwook'un kayıp kardeşi olduğunu düşündüğü kişi "Yoo Taeyang, kiraz çiçeklerinin açtığı mevsim dışında hiçbir mevsimden hoşlanmam." hoş bir gülümseme sunarak konuşmasını sonlandırdı. Ona bakmaya devam ederken Lee Dongwook ile birinin daha karışımı olduğunu düşündü.

Baekhyun onu önüne dönmesi için dürttüğü zaman önüne döndü. Kafası saçma bir şekilde diğer benzediği kişinin kim olduğuna takılmıştı. Bir türlü hatırlayamamak sinirini bozdu.

Komutan Kim, tanışma işi sonlanınca memnuniyetle dersinde neler yapacaklarını anlatmaya girişti. Harp terminolojisine hakimiyetlerini sağlayacağını, ilk kurdukları devletten itibaren savaş ve ordu yapısını öğreneceklerini, ilk teşkilatlanma yapısını ve tabi ki Yeniçağ ve Yakınçağ'da Avrupa askerî tarihi ve teknolojik gelişmeleri benimsemelerini sağlayacağını söylemişti. Hemen ardından günümüz dünyasındaki askerî gelişmelerden de bahsedeceklerini eklemişti.

Derslerinde öğrencilerin aktif rol oynamasından hoşlandığı belliydi. Jongin, öğretmenleriyle savaş stratejilerini tartıştırıp farklı neler yapılabileceği hakkında fikir alışverişi yapacaklarını anlamıştı.

Ders bittiği zaman kafasını masaya bıraktı. Gözleri Baekhyun'u bulduğu zaman onun gayet enerjik olması sinirini bozdu. Ders araları yarım saatti, bir sonraki dersleri de burada olduğu için Jongin derslikten çıkmamayı tercih etmişti.

"Ya, Jongin,"

"Hmm,"

"Hmm ne ya?"

"Efendim Baekhyun," of, demek yerine ona kibarca karşılık verdi.

"Unuttum diyeceğimi," sinirlenmek istese bile sinirlenmedi, güldü.

"Ben lavaboya gidip gelene kadar hatırlarsın umarım." deyip ayaklandı. Kapıya geldiği zaman Baekhyun'un altta kalmayıp ona laf sokmasıyla ona dönüp laf yetiştirmeye çalışmış, hızla kapıdan çıkmıştı. Bu onun yaptığı büyük bir hataydı, çünkü o sırada sırıtışı dudaklarında asılıyken sert bir bedene çarpmıştı. Düşmediğine mi şükretse, önüne bakamayacak kadar aptal olmasına mı sövse bilemedi. Hayır, kendisine sakarlıkta bir numara olduğuna dair bir ödül verilmesi gerektiğine emindi.

 Commander Do | DokaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin