Harelerim yol boyu beyaz çizgileri takip ettiği için nereye geldiğimizi bilmiyordum. Tek bildiğim şey babamı ve doğup büyüdüğü toprakları bir kadının paraya olan düşkünlüğü yüzünden arkamda bırakmış olduğumdu.
Annem beni bildim bileli sevmemişti gözümden süzülen her yaşa lanet savuran birinin beni sevmesini de bekleyemezdim değil mi ? Çevremde gördüğüm anne kız ilişkilerine hep imrenmişimdir, annemin beni onlar gibi sevmiyeceğini bildiğim için annemden sevgi beklemeyi on yedi yaşında bırakmıştım.
Bu hayatta kaç kişi annesi onu sevsin diğe deli gibi çalışıp annesi ona karşı toz zerresi kadar bile sevgi beslemedi ve annesinden onun sevgisinden vazgeçerdi ki ? Ben vazgeçmiştim, annemden görmediğim sevgi için annemden vazgeçmiştim. Peki buna hakkım var mıydı ? Beni dokuz ay karnında taşıyan, iki yıl emziren ve olgunlaşana kadar arkamı toplayan kişiyi sevmesem bile saygı duymam gerekirken son hareketinden sonra saygı da kalmamıştı, ona karşı saygı duyamıyordum.
Gözlerim buğulamırken beyaz şeritler silinir gibi olmuştu, yerimden hafifçe doğrulup başımı yasladığım camdan kaldırıp arkamdaki yastık vari şeye yasladım başımı. Gözümden süzülen yaşlara engel olmuyor veya onları silmiyordum, hayallerim, hayatım yarıda kesilmişken aynısını gözyaşlarıma da yapamazdım. Buna hakkım yoktu.
Teyzemin bana baktığını görsem de arabaya bindiğimizden beri yaptığım gibi konuşmadım, dünkü neşeli halimden eser kalmazken yeni yeni ufuktan doğan güneşle sessiz ağlamamı bir kenara bırakıp hıçkırmaya başladım. Ellerimle dudaklarımı kapattığımda teyzemin sesi yankılandı kulaklarımda.
"Kendini sıkmana gerek yok güzelim, rahatça ağla. Camı açmamı ister misin ?"
Sorduğu soruyla hafifçe başımı salladım, açılan camla parmaklarımı dudaklarımdan ayırdım cama tutunarak başımı cama doğru yaklaştırdığımda yüzüme çarpan rüzgar saçlarımı geriye doğru iterken tenime değen güneş hüzmeleriyle dudaklarımda buruk bir gülümseme oluştu.Camdan hafif çıkardığım başımı geldiğimiz yola doğru çevirdim, önüme gelen saçları hiçe sayıp başımı ellerimin üstüne yasladım, gözlerim kendiliğinden yavaşça kapanıp açılırken uyumamak için kendimi zor tuttum, gerçi gece boyu ağlamanın üstüne bu kadar uyanık kaldığıma da şaşırmıyor değildim, normalde ağladıktan sonra yorulan bünyem ile hemen uyuya kalırdım. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtıktan sonra başımı arabanın önüne doğru çevirip rüzgarın acımasız bir sertlikle yüzüme vurup yeni akan gözyaşlarımı kurutmasını izliyordum.
İyilik yapıyordu, kendime gelmem için yapıyordu ama aynı zamanda da canımı acıtıyordu, nefessiz kaldığımda doğrulucaktım ki arabanın yavaşlamasıyla rüzgar yanaklarımı yavaşça okşayıp beni terk etmesiyle yanaklarımın aniden ısındığını hissettim. Başımı kaldırıp çenemi ellerimin üstüne koyduğumda binaların yüksekliği, her tarafın ışıklı oluşu içimde farklı bir duygu meydana getirmişti. Burası hurdalıktan farksızdı, her yerde demirler, arabalar ve miğdemi bulandıran egzoz kokuları vardı. Ses kirliliği de cabası.
Benim başım bu ilk saniyelerden ağrımaya başladıysa burdaki insanları düşünemiyordum. Burda nasıl yaşıyorlardı ? Bu ses kalabalığı insanı dipsiz bir çukura düşürdü. Çenemi ellerimin üstünden çekip geriye çekilip sırtımı koltuğa yasladığımda araba haraket etmeye başlamıştı, teyzeme döndüğümde yola baktını gördüm.
"Camı nasıl kapatıcam ?"
Sesim çatlak, kısık ve yorgun çıkmıştı. Teyzem benim konuşmamla gözlerini bana çevirip yüzündeki gülümsemeyle bana baktıktan sonra gözleri ile kapıyı işaret etti."Orda ki düğmeyi kaldır"
Onun baktığı yere gözlerimi çevirince işaret parmağım düğmenin çukuruna girdiği gibi havaya kaldırdı ve cam otomatikmen havalandı. Gözlerimle camın havalanışını izledim. Yuvasına oturan cam sesleri bir nebze azaltmıştı, ama bu bitmediğini ve kolay kolayda bitmiyceğini söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi
General Fiction"Hadi güzelim eşyalarını al" Hiçbir şey söylemeden arkamı dönüp odama girdim. Yün çantamın içine babamın bana küçükken aldığı kelebekli not defterini, babamın en son giydiği kazağını koyup odadan çıktım. İşte buydu. Bu evde bana ait olan şeyler bu...