Yoongi başına kadar çekmiş olduğu yorganın içerisinde kendini biraz daha saklamaya çalışırken kapısının nazikçe tıklatılmış olduğunu duyarak gözlerini yummuştu. Sinirden boğazına oturmuş olan yumru ve yanan gözlerini düşünmemeye çalışsa da nefes alırken küçük bir hıçkırığın dudaklarının arasından kaçmasını bir türlü engelleyemiyordu.
Sinirleri öyle çok bozulmuştu ki titreyen elleriyle o mesajları nasıl yazmış ve o telefonu nasıl kapatmıştı hatırlamıyordu bile.
Tamam, kendisi de mükemmel derecede iyi biri değildi ve Jimin'in ona yaptığı kadar o da onun sinirlerini bozuyordu ama şimdi yaşananlar gerçekten çok fazlaydı. Sonunu hiç düşünmeden böyle bir yalanı annesine söyleyebilmiş olması korkunçtu. Eğer annesi yönelimini bilmiyor olsaydı yaşanacak olan sahneleri hayal bile etmek istemiyordu çünkü zamanında ona hislerini açtığında neler olduğunu daha dün gibi hatırlıyordu.
Evet belki de beklediği kadar korkunç bir tepkiyle karşılaşmamış olabilirdi, o gün hissettiklerini anlattığında Bayan Min'in sadece düşünmek için biraz zaman istemesi ve günlerce onunla konuşmaması onu çok fazla üzmüştü. O yüzden de bunu zamanında açıklamamış olsaydı bugün o içerideyken salonda yaşanabilecek bir rezilliği kaldırabileceğini sanmıyordu.
Eğer annesi böyle bir şeyi tam da o an Jimin'den öğrenmiş olsaydı belki de hayatları boyunca hiç konuşmazlardı. Belki erkeklerden hoşlandığı için değil ama böylesine önemli bir durumu daha hiç tanımıyor olduğu birinden duymuş olduğu için konuşmazlardı. Düşüncesi bile yorganın altına saklanmış olan bedenin tüylerinin korkuyla dikilmesine neden oluyordu.
Ve şimdi bir de Jimin'in olaya babasını katması tahammül sınırının çok fazla üzerine çıkmıştı.
Gerçekten böyle bir şeyi yapıp yapmayacağından asla emin de olamadığı için öyle çok diken üstünde hissediyordu ki annesi gelip de başındaki yorganı aşağıya indirdiğinde söylediği ilk şey "Yalvarırım Jimin'i buradan gönder" olmuştu. "Anne, lütfen gönder onu."
"Yoongi çok ayıp olur. Bak ailesi burada değilmiş, tek başına korktuğunu söyleyince ben burada kalabileceğini söyledim şimdi nasıl git diyeyim. Olmaz öyle."
"O zaman ben söyleyeyim ama sen arkamda dur tamam mı?" diyerek gözlerini silerken uzandığı yerden doğrulmuş ve karşısındaki kadının ellerini avuçları arasına almıştı. "Ama söylediğimde bana destek olacaksın söz mü?"
Tam bu sırada elindeki kaykayıyla birlikte küçük bir gülümsemeyle odaya giren Jimin onlara doğru bakmış ve "Kime ne söyleyecekmişsin?" diye sormuştu elindekini Yoongi'nin kaykayının yanına bırakırken.
Yoongi'nin adeta ateş saçan gözleri hızla dönerek onu bulduğu gibi dudakları aralanmış ve "Gitmeni-" derken Bayan Min tarafından ağzı örtülmüştü. Asla beklemediği bu hareket yüzünden kendini geriye attığı için başını yatağının başlığına çarpmış ve sinirli bir nefesi ciğerlerine çekmişti.
Bayan Min sanki az önce onu susturmak için dudaklarına vurmamış gibi elini Yoongi'nin alnına doğru çıkarmış ve "Yoongi biraz rahatsız" demişti. "Sanırım az da olsa ateşi olduğu için kendini pek iyi hissetmiyor o yüzden yatağını yapamayacağını söyleyecekti. Ben halledeceğim."
Yoongi küçük bir çocuk gibi inatla başını iki yana sallayarak "Hayır-" dediği an Bayan Min tehdit edici bir gülümsemeyle ona bakmış ve Yoongi'nin saniyesinde susarak başını eğmesine neden olmuştu.
"Geçmiş olsun, rahatsızlandığını bilseydim en başından hiç gelmezdim." İyi çocuk rolleri yapmaya devam eden Jimin Yoongi'nin kendisine karşı olan delici bakışlarını yakaladığı an gülerek bakışlarını çekmişti. Onunla uğraşmak o kadar zevkliydi ki hayatının bir kısmını buna adayabilecek kadar çok eğleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HOW TO DEAL WITH LOVE | yoonmin
ספרות חובביםaptal jimin: hani olur ya, hiç tanımayıp sadece ismini bildiğin o kişiden sebepsiz yere nefret edersin işte sana bakınca hissettiklerim sadece bundan ibaret