Şarkılar: Leaving tonight, La vida es un sueno
Yağışlıydı, karaydı, korkutucuydu, yüksek sesliydi ve sessizdi. Bir çok şeydi ve hiç bir şeydi. Yeniydi, eskiydi, paslanmış ve temizdi. O gün çocuklar için bir çok şeydi, diğerleri için günlük yaşamın bir koşuşturmasıydı. Kalplerinde kötülük olanlar iyilik ile tanışıyor. Kalplerinde iyilik olanlar kötülük ile tanışıyordu.
Yağmur 16 çocuğu ıslatıyordu, kimileri ürküyor, kimileri üşüyor, kimileri ise sarf ettikleri boş çabanın farkındalığı ile kadere boyun eğiyordu. O ise çabasının diğer on beşine bir ışık tutacağını düşünüyordu. Kızıl uzun saçlarını ıslatan yağmuru umursamıyor, yemyeşil gözlerini kötü adamlara dikiyordu. 1 saatlik uzun bir bekleyişin ardından kız sıkılmıştı. Kendini göstermeye karar verdi. Önündeki çocukları geçerek bekçilik yapan adamın yanına gitti, "Neyi bekliyoruz?" Yarım yamalak bir şekilde sormuştu sorusunu. Kahverengi saçlı, heybetli bir adamdı. Küçümser bakışlar ile süzdü küçük kızı, "Bu seni ilgilendirmez, geç yerine ve bekle." Kız adamın dobralığına şaşırmamıştı, bu çocuklara takınılan tavır hep aynıydı. Küçük kız adamın elinde bir silah olduğunu fark etti, işin ciddiyetini henüz anlamıştı.
Hızlı adımlarla yerine geçti, en sağda duruyordu. Sol tarafında tam 7 kişi vardı. Onlara doğru dönerek, "Adamlar silahlı, bence öleceğiz. Kaçmamız gerek." Diye fısıldadı, yanındaki siyah saçlı, kahve gözlü kız büyük gözlerini açarak ona baktı, "Sahi mi? Ölecek miyiz!" Yüksek çıkan sesi tam karşılarında dizilmiş 8 çocuktan birisinin ilgisini çekmişti. Kızıl kızın tam karşısında duran; kumral saçlı ve su yeşili gözlü çocuk bakışlarını siyah saçlı kızda sabitlemişti. Korkuyor gibiydi, aynı zamanda da sakin gibiydi. Yutkundu, ardından bakışlarını kızıl kıza çevirdi. Ne saçmalıyorsun dercesine ona bakıyordu. Kızıl kız onu ilk kez görmüştü, aslında karşısında kalan sekiz kişinin hepsini yeni görüyordu. Kumral çocuk, "Ne diyorsun, havuç kafa, saçmalama." Kız ona gözlerini devirdi. Kahve gözlü kızın koluna yapıştı, "Ne yapacağız!" Kız kolunu geri çekti, "Bizi güvenli bir yere götürecekler. Onlar kötü insanlar değil!" Söylediklerine kendisi de inanamıyordu, titrek bir sesle söylemişti.
Kızıl saçlı kızın vücudunu korku ele geçirmişti. Gözleri dolmuştu, titremeye başlamıştı. Bedenini ele geçiren bu şeyden nefret ediyordu. Göz yaşları yağmur ile karışıyordu. Ürküyordu adeta bir ceylan gibi, av konumundaydı. Şu an avlanacağını sanıyordu, aradığı avcının gözleri önünde beklediğini nereden bilebilirdi?
Düşünmeye çalıştı, elleri donmak üzere iken kendini kurtarmanın bir yolunu aradı. Gözlerini etrafında gezdirdi, kendi dahil 16 çocuğu ölüme götürüyorlardı ve onun dışındaki herkes ölümü kucaklıyor gibiydi. Sinirlendi içinde oldukları duruma. Arkasında ve karşısındaki çocukların önünde iki koruma vardı. Bir yaygara çıkartırdı, böylece oradan kaçabilirdi. Belki de kimse fark etmeden de firar edebilirdi. Diğer çocukların tek isteği şu an soğuk yataklarına geri dönmek ve gördükleri rüyalara devam etmekti. O ise olgunluğa eriştiğini düşünüyordu, henüz sadece 4 yaşındaydı.
Solundaki çocuklara tekrardan döndü, "Bir planım var, benimle misiniz?" Hepsi başını olumsuz anlamda salladı. Kız onların yaptığı bu hareketi aptalca bulmuştu. Kafasını yeniden önüne çevirdiğinde o tarafa yaklaşan 3 araba gördü: en öndeki araba siyah ve lüks görünüyordu. Arkada kalan iki araba ise siyah limuzinlerdi. Kız daha da çok korkmuştu. Yakalanır mıydı? Belki, peki değer miydi? Kesinlikle.
Yerden bir taş aldı, soldan ikinci sırada duran sarışın kızın kafasına fırlattı. Biliyordu, çok ağlardı. Düşündüğü gibi de oldu. Kız büyük bir çığlık attı, arkasındaki iki korumada kıza yöneldi. Kız ağlıyordu ve kafasını tutuyordu. Biraz kanamıştı, belki de birazdan fazla ama kızıl kızın umurunda değildi. Tüm ilgi sarışın kızdaydı. Geriye doğru küçük bir adım attı, fark etmemişlerdi. Bir adım daha attı, karşısındaki kumral çocuk dışında hiç kimse görmemişti. Çocuk sadece ona bakıyordu, ses çıkarmıyordu. Kaçmasına sessiz kalıyordu. Kız bir adım daha attı ve en sonunda arkasına doğru koşmaya başladı. Kız karanlık sokakta umutsuzca koşuyordu. Çok uzaklaşmamışken bekçilerden biri onu fark etti. Arkasından bağırmaya başladı, "Hey, buraya gel!" Peşinden koşmaya başlamışlardı ama nafile, kız çok hızlıydı.