Her şeyin başlangıcındaydı cevaplar. Peki başlangıçları bitiş olarak gören ben, ulaşabilecek miydim cevaplara? Yağmur yağıyordu tekrardan, sessiz ve kimsesizdi sokaklar. Diğer yedisi için belki de büyük bir başlangıçtı, benim ise bitişim. Hayatım belki buraya kadardı, belki yeni başlıyordu. Her şey belirsizdi, kesinlik hayatımda yoktu ve şimdi kurtuluşumun üstünden 2 sene geçmişken, ben yeniden tutsaklığa ilerliyordum. En önde giden yaşlı amcayı takip ederken etrafı inceliyordum. Yeniden okula girmiştik fakat bu sefer en üst kata çıkıyorduk, ne işler karıştırdıklarından bihaber sürükleniyordum peşlerinden. Yedi çocuk peşimden geliyordu, onların neden geldiğine anlam veremiyordum. Kurtların lideri demişti, neyi kastetmişti? Nasıl bir gruptular ve ben neden lider seçilmiştim? Cevaplara doğru gittiğimden bile tam olarak emin değildim.
"Nereye gidiyoruz?" Aras cevapladı, "Sanırım sözleşme imzalatacaklar ardından yurda yerleşeceksin." Kafamı salladım ve önüme döndüm. En üst kata çıktığımızda burada sadece uzun ve geniş bir koridor, koridorun sonunda büyük bir kapı vardı. Kapı gri rengindeydi, sağında ve solunda bitkiler vardı. İlk yaşlı adam girdi kapıdan, ardından ben ve diğerleri. Koruma olduklarını düşündüğüm adamlar kapının önünde kalmıştı. Burası büyük bir toplantı odasıydı, büyük bir masa ve etrafında o sekiz sandalye vardı. Sağ tarafta baş köşede oturan adam ilgimi çekmişti, kırklarının başında, siyah saçlı bir adamdı. Siyah güneş gözlüğü ile mafyaları andırıyordu. Bana eliyle sağ tarafında kalan sandalyeyi gösterdi.
Sandalyeye oturdum, yanıma Kamelya oturdu. Diğerleride onun yanına dizildi. Karşıma yaşlı adam oturdu ve söze girdi, "Asena, İ.K.'nin kurucusu karşında, onun ile tanış." Kaşlarım havalandı, "İ.K. okulun ismi değil mi, ne kurucusu?" Siyah saçlı adamın dudağı kıvrıldı, "Evet burası bir okul fakat normal bir okul değil." Kollarımı göğsümde birleştirdim ve geriye yaslandım, "Bildiğin gibi, suçluların ve devlet insanlarının yetim çocukları burada okuyor." Kaşlarım havalandı, bunu kesinlikle bilmiyordum. Okuldaki herkes yetim miydi? Bu kadar kriterlerine uyan çocukları nasıl bir araya toplamışlardı? "Hayır, bana herhangi bir şey söylenmedi."
Yaşlı adam şaşırmıştı, diğerlerine döndü. "Çocuklar anlattınız sanıyordum, Gece?" Gece mızmızlanıp arkasına yaslandı. "Ne anlatacağım ya! Her şeyi benim üzerime yıktınız zaten, çocuk bakıcısı mı olacağım?" Şaşkınlıkla ona döndüm, "Ne diyorsun lan sen! Sülük gibi yapışan sensin ayrıca çocuk falan değilim aynı yaştayız, kendini ne zannediyorsun!?" Altısı da birden bana delici bakışlarını atmaya başladı, onları umursamadan önüme döndüm. "Kimin karşısında olduğunuzun farkında değilsiniz sanırım!" Yaşlı adam sinirli bakışlarını onlara çevirmişti.
Yeniden konuşmasını bekledim fakat sessizlik oldu, siyah saçlı adam sonunda söze başladı. "Asena Ladin Akyel. Fırat Akyel'in kızı, iyilik ve ajan adayı. Kurtların lideri, aramıza hoş geldin." Bakışlarımı ona çevirdim, süzdükten sonra, "Ne diyorsun sen ne ajanı, ne kurtları?" Yaşlı adam konuşma stilimden dolayı ellerini masaya vurdu, azarlamaya başlayacaktı ki adam onu havaya kaldırdığı eli ile susturdu. "Bırak Turan, onlar daha çocuk. Bazıları çocukluğunu bile yaşayamamış." Gözlerimi devirdim. "Evet Asena, 'İ.K.' ajanların ve suikastçıların yetiştiği bir okul. İyi insanların çocuklarını kötülük ile tanıştırıyor ve suikastçı yapıyoruz. Kötü insanların çocuklarını ise iyilik ile tanıştırıyor ve ajan yapıyoruz. Sende ajan olacaksın. Takımınız sekiz kişilik, dördünüz ajan, diğer dördünüz suikastçı olacak. 2 takım var, biri siz, kurtlar. Diğer takım; kartallar. Onlarda sizin gibi. Belki bir kaçına rastlamışsındır." Duyduklarım ile şaşkınlığa uğramıştım, "Siz, o gün yurttayken, bizi bunun için mi aldınız?" Kafasını ağır ağır salladı. Gözümü devirdim ve, "İyi ki kaçmışım." Adam güldü, "Ne yazık ki, biliyor musun, o gece aslında en çok seni istiyordum." Yüzümü buruşturdum, "Neden?" Gülümsemesi genişledi, "Ülkenin en cani seri katilinin duygusuz kızı. Seni eğitmenin zevkini yaşamak o kadar isterdim ki." Ne anlatıyordu? Anlattığı şeyler açıkçası umurumda değildi, sapık mıydı yoksa? Allah aşkına, ben nereye düşmüştüm?