İLK ARAŞTIRMA

44 3 3
                                    

Kendim için tahsis edilen evin kapısını yavaşça açtım. Evin içine merakla göz gezdirdikten sonra salondaki gri renkli koltuğa oturdum. Yalnız başına yaşayacak genç bir kadın için fazla büyük bir evdi. Ellerimdeki valizi kapının kenarına bıraktım. Çantamı elime alıp cüzdanımı aradım. Elime geçen deri cüzdanı orta sehbanın üzerine fırlattım. 1 Şubat.. Tamı tamına bir yıl daha buradaydım. Koca bir
yıl...
***************************Sabah kalktığımda havada müthiş bir soğuk vardı. Amerikanın bu kadar soğuk olduğunu bilmiyordum. Saate baktığımda çıkmam gerektiğini hatırladım. Aniden üzerime geçirdiğim paltomu çekiştirip düzeltmeye çalışarak dışarıya çıktım. Çantamdan telefonumu buldum. Buldum ve bulduğum anda şaşırmam bir oldu. 6 tane cevapsız arama ve hepside bilinmeyen numara. Merakla numarayı tekrar aradım.
Bilinmeyen numara: iyi günler ben Özen Gazetesinin sahibi Selim Kırdar. Kiminle görüşüyorum.

- Selim bey. Benim, Alya.
Selim Bey: Ah, sonunda, sana hiç ulaşamayacağımı sanmıştım.
-Çok özür dilerim. Dün biraz erken uyumuşum da.
Selim Bey: Önemli değil, yerleştin sanırım, orada her şey yolunda mı?
- Tabii efendim, yerleştim. Yerimden memnunum.
Selim Bey: Sevindim, bu gün ilk iş günün. Belma hanımın adresini vermiştim. Yalnız yeterli İngilizcen var mı, tercüman ayarlayabiliriz.
- Gerçekten gerek yok, aradığınız için teşekkurler.
Telefon kapandığında kendimi bir taksinin içine attım.
- iyi günler.
Taksici yüzüme aval aval bakıyordu.
- Eee... yani... Hello,hello.
Taksici: Where are you going?
Elimdeki kağıdı uzattım.
***************************önümde malikane gibi bir ev duruyordu. Eski bir başbakan danışmanına yakışır bir evdi. Umarım bu kadın başbakana düzenlenen suikast hakkında birşeyler biliyordur.
Kapıyı yavaşça çaldım. Sarı saçlı, yaşına göre oldukça genç duran 55-60 yaşlarında bir kadındı.
Kadın: welcome, come on.
(Hoş geldin, gel)
- Thank you
(Teşekkür ederim) deyip içeri girdim. Ahşap döşemeli evin her yanı antika eşyalarla süslenmişti. Her bir duvarda eski demir çerçevelerin içinde siyah beyaz fotoğraflar vardı. Evin bu hali beni ürkütmüştü. O sırada şu an yaşadığım evin ne kadar küçük olduğunu anımsadım.
Kadın: Are not you caming?
(Gelmiyor musun)
İlgimi bir anlığına eski tahta diresuarın üzerinde duran mavi vazodan uzaklaştırıp kadını takip ettim.
Kadın: Sit down
(Otur) kadının gösterdiği deri koltuğa oturdum.
Kadına uzun uzun başbakana düzenlenen suikast hakkında bahsettim. Böyle önemli bir haber için ülkemden gelmiştim ne de olsa. Son olarak bir düşmanı var mı, diye sorduğumda:
- No I did not have an enemy that I know.
(Hayır, bildiğim bir düşmanı yoktu)
Kadından aldığım cevap beni her ne kadar tatmin etmese de teşekkür edip, egzantrik evden çıktım.
***************************Soğuk hava yerini ılık bir kış güneşine bırakmış yoldaki karlar seyrekleşmişti. Evimin kapısını açtım. Çantamı ve ayakkabılarımı vestiyere fırlattıktan sonra buzdolabının kapısını araladım. Neredeyse bomboş olan dolaba hayal kırıklığıyla bakıp mideme isyan etmemesi için yalvardım. Çekmeceleri biraz karıstırdıktan sonra elime geçen bir paket krekeri yalayıp yuttum. Bilgisayarımın başına geçip bu günün notlarını yazdım;
Bayan Belma Porter ziyaret edildi. Suikast hakkında bilgisi olmadığını söyledi. İfadesine göre başkanın eski bir düşmanı yok.

Selamlar, bu benim ilk hikayem. Hatam varsa affola... Umarım beğenirsiniz. 3. Bölüm 1 vote 1 yoruma yarın gelir... ❤

Yeni Hayat #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin