BİR

88 54 5
                                    

"Sence onlar neden burada?"

"Bilmiyorum. Keşke olmasalardı. Onları öldürebiliyor muyuz?"

"Sanmıyorum ama olsa iyi olurdu." gülüştüler... Yasak Bölge'den biri bu konuşmayı duydu. Suzianne. Ateş elementinin koruyucusu. Kızıl saçlı, kehribar gözlü, uzun ve orta kilolu. Çocukluğunda, ailesini güvenli bölgedekilerin, Element Krallığını yıkmak için köylerde ve kasabalarda çıkardığı bir yangın sonucu kaybetti. Kendisi şans eseri kurtuldu.

Hayır, şans eseri kurtulmadı. Sadece insanlar öyle sanıyorlardı. O seçilmiş olduğu için ölemezdi...

Suzianne;

Element: Ateş.

Taş: Yakut

Suzy, konuşmayı duyduğunu belli etmek için sadece eline aldığı oku onlara doğrulttu. "Birini öldürüp öldüremediğimizi öğrenebiliriz. Birini öldürerek." dedi Suzy. Bu apaçık bir tehditti.

Kraliçe Amy ise taht odasında değildi. Kendi odasındaydı. Ağlıyordu. Artık zor gelmeye başlamıştı. Üstüne üstlük bugün diğer krallıklar gelecekti ve çok büyük olay çıkacaktı.

Yatağının kenarında, yere, oturmuştu. Dizlerini kendine çekmişti. Alnını dizine yaslamıştı. İçeri birinin girdiğini fark etmemişti.

"Ağlama..." Amy başını kaldırıp yanında oturan kişiye baktı. Abisine... Geleceğini düşünmemişti. "Merak etme. Yalnız olmayacaksın. Ve onlar senin kim olduğunu unutmayacak, unutturmayacağım. Şimdi söyle bakalım neden ağlıyorsun?"

"Yoruldum." diye fısıldadı. "Çocukluğumu yaşayamadım, en korktuğum şeyler en tepkisiz kaldığım şeylere dönüştü. Seni görememe düşüncesi gibi..."

"Ben buradayım Amy. Ve şunu sakın unutma! Sen Tüm krallıkların geleceğini düşünerek böyle bir şey yaptın. Dayanabilirsin. Şimdi zor gelmemeli." Amy gülümsemekle yetindi.

Cameron ayağa kaktı. Amy ona benziyordu. "Kraliçe Amy, lütfen kendinizi toplayın ve aşağıye gelin."

"Teşekkür ederim Kral Cameron." Kral Cameron gülümsedi ve gitti.

Amy, kısa sürede kendini toparladı ve hazırlanmaya başladı. Dolabına doğru gitti. Lila olan elbisesini giyecekti ama gözüne simsiyah bir elbise takıldı. Annesinin savaşa gitmeden önce üzerinde olan son elbise... Bu elbiseyi giyecekti.

Tacını taktı. Sade bir makyaj yaptı ve kendine bir kez baktı. Sade ve siyah elbisesinde ametist kendini belli ediyor, öne çıkıyordu. Amy'nin annesi ona son bir şey söylemişti, Amy'nin asla unutamayacağı bir şey. 'Başın hep dik olsun. Herkesten rütbe olarak üstünsün ama sıradanlık olarak eşitsin. Yeri geldiğinde onlar senden üstün. Önemli bir şey olduğunda bunları bilerek onlarla konuş. Yoksa sonu herkes için hüsran...' demişti annesi. "Bu sefer hüsranla bitmeyecek anne. Bitse bile kimse bunun acısını çekmek zorunda kalmayacak, herkes ölecek..."

Diğer kralların olduğu konsey odasına gittiğinde herkes şaşkınlıkla ayağa kalktı. Bu elbiseyi göreceklerini düşünmemişlerdi. Yıllardır görünmeyen bir elbise... Amy oturduğunda herkes oturdu. Şoku ilk atlatan Okyanus Krallığı'nın Kraliçesi; Kraliçe Jenn oldu.

"Neden bize sormadınız Kraliçe'm?"

Amy, Kraliçe Jenn'i süzdü. Kendisine tiksinerek bakıyordu. "Vakit yoktu." dediği anda başka biri konuşmaya dahil oldu.

"TEK BAHANENİZ BU MU? BİZİ UMURSAMADIĞINIZ, BİZİM DE SİZİN EMİRLERİNİZ ALTINDA OLDUĞUMUZ İÇİN, BİZE SORMADINIZ. YALAN MI?" Bu cümleden sonra salonda hareketlilik oldu. Her kafadan bir ses çıktı. Yarışmacılar gitmeliydiler.

Cameron susmalıydı ama daha fazla dayanamadı. "KANLI AY BEKLENENDEN ERKEN DOĞACAKTI VE AMETİSTİN GÜCÜ SINIRLARINI AŞACAKTI. ŞİMDİ SORUYORUM SİZLERE: O KİŞİ AMETİST OLDUĞUNU BİLMEDEN NASIL GÜCÜNÜN SINIRLARINI AŞSIN? O KİŞİ BULUNMALI. KİM OLURSA OLSUN. İHANET BEKÇİLERİNDEN OLANLAR BİLE..." Tok ve gür sesi salonda nerdeyse yankı buldu. Diğer herkes susmak zorunda kaldı. Herkes kaktığı yere geri oturdu.

Amy sözü devraldı. "Kısacası, Kanlı Ay Gecesi'nin ne zaman olacağını bilmiyoruz ve bunun için seçilmişi ya da seçilmişleri en kısa zamanda bulmalıydık." Ortalığı ayaklandıran krala döndü. "Ve o bir anlık öfke ve biraz da yorgunluktan söylenmiş bir şeydi." dedi.

Herkes hemfikirdi, yarışmacılar gönderilecekti. Kuzey Dağları Krallığı Kralı bir fikir öne attı. "Yarışmacıların yanlarına alacakları şeyler önceden götürülsün. Yarışmacılar elleri, ayakları ve gözleri kapalı bir şekilde ormana gönderilsin. Yarışma böyle başlasın. Siz ne dersiniz Kraliçe'm?" Kraliçe Amy bunu bir süre düşündü. Makul bir fikirdi. Zaten ne de olsa ölmeyeceklerdi. İş hızlanırdı.

"Makul." dedi Amy. Ve herkes dağıldı. Konsey odasında sadece Cameron ve Amy kaldı.

"Fred'e gittin değil mi?"

"Fred'in akıl hocasına bile gittim."

"Etkilendim doğrusu."

"Teşekkür ederim. Ayrıca... O buraya gelirken çok zaman kaybedildi. Daha fazlasını göze alamazdım. Kanlı ayın ne zaman doğacağı bile belli değilken hem de..."

"Haklısın." Kardeşini süzdü. "Yakışmış."

"Teşekkür ederim. Bu elbiseyi giydiğimde aklıma o cümle geldi."

Cameron burnundan güldü. "Başın hep dik olsun. Herkesten rütbe olarak üstünsün ama sıradanlık olarak eşitsin. Yeri geldiğinde onlar senden üstün. Önemli bir şey olduğunda bunları bilerek onlarla konuş. Yoksa sonu herkes için hüsran..."

"Bu sefer hüsranla bitmeyecek anne. Bitse bile kimse bunun acısını çekmek zorunda kalmayacak, herkes ölecek..."

"Vay! Görüyorum da bayağı iddialısın."

"Bu sözüm karşı taraf için de geçerliydi Kral Cameron."

"Ama bunun bir başlangıç olmadığını biliyorsun değil mi? Gizli kağıt."

"O kağıtta yazanları sadece ikimiz biliyoruz."

"O cümlenin nedeni oydu yani."

"Biz öleceğiz. Ölümsüz seçilmişlerde. Asıl ölümsüzler o beşli. Asıl kehaneti bildiğimizi bilmemeliler."

Gizli Kağıt. Kehanetin tamamı.

Dört Element Krallığı yıkılacak. Yasak Bölge ilan edilecek. Bulundukları evren yok olmanın eşiğine gelecek. Kanlı ay beklenenden erken doğacak ve ametistin gücü sınırlarını aşacak. Bulundukları evren yeniden yaratılacak.

İHANET BEKÇİLERİ-1: SEÇİLMİŞLER | İ.B.S. [~TANAMLANDI~]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin