"Pekâlâ, sonrasında ne olduğunu anlat."
"Hatırladığım kadarıyla bir kaç iğne.. bir süre süren arbede ve benim çığlık çığlığa odadan kaçışım."
"Herhangi bir cinsellik yaşanmadı yani?" diye sordu bana. Ayakta iken yatağına oturdu ve hafif eğildi. Ama beni görmek için kafasını kaldırdı.
"Yaşanmadı." dedim sessiz bir şekilde. O gün eve gittiğimde kirli olduğumu düşünüp saatlerce banyoda kalmıştım. Bir kaç gün sonra böyle bir şeyin girişiminde bulunduğu için onun hem düşüncesinin hem de bedeninin kirli olduğunu düşündüm. Hastaneden çıkarken danışma da duran mavi saçlı ve pembe elbiseli kadının bana nasıl baktığı aklımdan uzun süre çıkarmıştı. O gün acınası bir haldeydim. Konuşacak bir annem, omzuna yatacak bir babam olmadığından saatlerce suyun altında kafamı duvara yaslanarak düşünmüştüm. "Asla da yaşanmaz."
"Bu akşam benim odamda yatacaksın. Odayı sana nasıl verdiysem öyle geri alacağım."
"Peki sen nerede kalacaksın? Dışarı da mı?" bu odada uyumak benim için nimet gibi bir şeydi. Taehyung'un odası diye eminim ki bir çok kişi buraya gelmezdi.
"Aynen," dedi küçümser bir bakış atarak. "senin odanda zaten tadilat var. Boş oda dururken ben akılsız olduğum için kapıda yatacağım."
"Ha, doğru." hastaneye geldiğimden beri salak saçma cevaplar veriyordum ve sormamam gereken bir çok şeyi soruyordum. Bu hastane kesinlikle bana ters etki yapmıştı. "Ama ben neden senin odanda kalacağımı bilmiyorum."
"Sana aşık olduğundan bahsettin.. B12 eksikliğin yoksa veya da balık hafızalı değilsen hatırlarsın." bu adamın her soruya veya her bir cümleye aşağılayıcı cevaplar vermesine sinir oluyordum ama elbette ki diğerleri gibi bende bu adamdan korkuyordum. Gittiği yere korku salıyordu. "Sana olan aşkından dolayı bu geri zekalı doktor, ilk hastalarına bakmak yerine sabah daha kargalar bokunu yemeden senin yanına gelecek." doğru diyordu.
"Çok mantıklı.. peki, onunla sen ne yapacaksın?"
"Ona göstermem gereken bazı şeyler var." o kadar çok yanlış anlamıştım ki ona ters bakışlar atıyordum. Önüne döndükten kısa bir süre sonra yeniden gözleri benim gözlerimi buldu. "Ne oldu, ne bakıyorsun?"
"Şey.. göstereceksin, öyle mi?"
"Evet?" daha da sorgulamadım. Ben yanlış anlamıştım. Yoksa tipinden belliydi böyle işlerle ilgilenmediği.
"Anladım. Şimdi uyuyabilir miyim? Ve de pijamalarımı almaya gidebilir miyim?" bunu dememle birlikte bana dünyayı fethetmiş gibi bakması bir oldu. Gözleri kocaman açıldı, bir çocuk gibiydi. Dili ile dudağını yaladı, sağ elini de, yere vurduğu ayağından çıkan ritimle sıkmaya başladı.
İtiraf etmeliydim ki düşünürken çok ateşli duruyordu.
"Pijamanı getir." dediğini iki etmeden çekingen bir tavırla ayağı kalktım ve odadan dışarı çıktım. Koridorda iki kişi birbirlerine bakıp köpek havlamasına benzer bir gülüş atıyorlardı. Sağ da oturan adam, beni görünce birden gülüşünü kesti. Onun kesmesi ile birlikte solda ki adam da gülmeyi kesti. Etraf ölüm sessizliğine bürünürken aynı anda ayağı kalktılar. İşaret parmakları ile beni gösterip üzerime doğru koşmaya başladıklarında nefes almayı unuttum.
"Siktir, şimdi sıçtım!" geldiğim yere geri gittim. Taehyung'un odasına girdim ve kapıyı kapattım. Kapının arkasına geçtim. Benim gelişimle ve elimde pijama olmayışı nedeniyle bana sorar gözlerle baktı. "Koridorda iki tane adam var! Kafayı yemiş gibiler!"
"Çünkü burası bir akıl hastanesi."
"İkisi ben.." koşmamama rağmen nefes nefese kalmıştım. Soluk borum yanıyordu. "İkisi ben gelmeden önce gülüyordu. Ben gelince sustular ve hızlıca bana doğru koştular!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fifty shades of death.
FanfictionKim Taehyung, düşmanları yüzünden ilk önce cezaevine daha sonra da akıl hastanesine kapatıldı. Jeon Jungkook ise doktorun oyununa gelip akıl hastanesine kapatılmış bir üniversite öğrencisiydi.