Sabah saat 06.00. Ankara en güzel havası ile selamlıyordu Gülen'i. Uyandığında bugünün yepyeni güzellikler getireceğine inandırdı kendini. Odadaki kızlar uyuyordu. Ses çıkarmamaya dikkat ederek üzerini giydi ve kahvaltı etmek için aşağıya indi. Çok fazla insan yoktu kahvaltı salonunda. Tabağına kendisine yetecek kadar sebze alıp oturdu masanın başına. Hemen kahvaltısını bitirmek istiyordu. Bir türlü sığdıramadığı bir heyecan var olmuştu içinde. Birinden bir mesaj veya arama kaydı görme ümidine karşılık telefonunun ekranına baktı. Ağzında ki lokmaları zorla yutmasına sebep olmuştu bu hareketi. Ne arayan vardı ne de bir mesaj atan. Derin bir nefes alıp kalktı masanın başından. Ümidini kaybetmeyecekti. Çünkü tutunduğu tek dalı oydu. Bir an önce okuluna gidip kampüsü gezmek istiyordu. Evraklarını almıştı yurttan çıkmadan önce. 20 dk da varmıştı okulun bahçesine. Önce öğrenci işlerini bulması gerekiyordu. Binaya girdi. Hem etrafı keşfediyor hem de okula yeni başlayacak olan öğrencilerin heyecanını gördükçe daha da heyecanlanıyordu. Öğrenci işlerinin önündeki sıraya dahil oldu. 10 dk geçmişti ama hala 3 4 kişiden öteye gidememişlerdi.
- Bence de çok sıkıcı.
Gülen duyduğu ses karşısında irkilmişti. Ama asıl irkilmesine sebep olan şey duyduğu ses değil kulağının arkasında hissettiği nefesti. Arkasına döndü. İlk gördüğü New yorktu. Şaşırmıştı. Sonra yavaşça kafasını kaldırdı. Karşısında 1.80 boyunda, kumral, sarılsa Gülen'i yok edebilecek kaslara sahip bir beyfendi duruyordu. İçten içe etkilenmişti. Bir an da ne kadar şapşal göründüğünü fark etti ve kendisini toparladı.
- Pardon! Bana mı söylediniz?
+ Önümde siz olduğunuza göre?
Gülen bu ukalalık karşısında sinirlenmişti.
- Önünüzde olduğumun farkındayım. Yalnız kulağımın dibine girmenize gerek yoktu.
+Ne derler bilirsin. Şeytanlar şah damarından daha yakınındadır. (kips)
Gülen konuştuğu çocuğun yaptığı o hareketten sonra tüm hazırladığı lafları yuttu. Sinirden morarmış olan yüzü bir an da utangaçlık duygusunun verdiği kırmızılıkla çocuğun karşısında dona kaldı.Neydi ki şimdi bu. Yürüyormuydu yoksa tehdit mi ediyordu belirsizdi. Ama bir an önce cevap bulmalıydı yoksa çocuk korktuğunu düşünecekti.
- Dikkat ette o şeytan kaçmak zorunda kalmasın.
Çocuk gülümsedi ve hiç bir şey söylemeden dik dik baktı.Neyse ki bu sürede sıra ona gelmişti. Okul kimliğini aldı çıkacaktı ama o çocukla göz göze gelmemesi gerekliydi. Arkasını döndüğünde çocuğun olmadığını fark etti. İçi rahatlamıştı. Çıkışa yöneldi ve o an şok geçirdi. Yakışıklı beyfendi kapıda bekliyordu. Derin bir nefes aldı ve başını eğerek kapıya doğru ilerledi. Çıkmıştı okuldan. Birden bir mesaj geldi telefonuna.
"Bu kadar güzel bakmak zorunda mısın?"
Yine aynı numaraydı. Kimdi bu? Ne istiyordu? Neden izliyordu ki beni?
Korkuyordum. Bir an önce yurduma gitmek istiyordum. Navigasyonu açtım. Neredeyse koşarak uzaklaştım oradan. Yurduma girdim. Derin bir nefes aldım. Gerilmekten kaslarım çok ağrıyordu. Önce bir duş aldım. Yemek bile yemeden yatağıma girdim.