Ve evet akşamleyin ara sokaklardan birinde sızmış durumda bulduk kendimizi. Her yerim ağrıyor ve hatta sırtımı hissetmiyorum diyebilirim...
Bu gün Kral Arthur sefere çıkıyordu, başka krallıklar ile görüşmeler falan yapacaktı ve kesinlikle izlemeliyiz.
Yanımda sızmış olan Yafes'i sarsarak uyandırdım ve "Hızlı ayılmazsan kralın gidişine geç kalacağız." dedim.
Tabi o da hemen kalktı ve suratıma dimdik baktı. Genelde kalkar kalkmaz böyle baktığında tek bir şey demek ister. Suratıma su vur.
Başımla onaylar şekilde isteğini gerçekleştirdim ve sonrasında çıkışa doğru ilerledik.
Çıkışta çok büyük bir kalabalık vardı ve birazını kaçırsak da söylediklerini az buz duyduk.
"Evet değerli halkım bu gün Hebrion krallığının kralı ile bir görüşmemiz olacak o yüzden krallıktan ayrılmak zorundayım, benim yokluğumda şehrin yönetimi Oğlum Grent'e emanettir.
Grent herkesi selamladı ve sonrasında babasını yolcu etmek için at arabalarını takip etti.
Arthur kapıdan çıkarken.
"Sağlıcaklı gidip sağlıcakla dönün Kralım!" dedi ve bütün herkes geri döndü.
Aslında Grentle dün iyi anlaşmasaydık şuan bize bayağı sorun çıkarabilirdi o yüzden mutluyum diyebilirim.
"Neyse biraz dinlenelim ne dersin ?"
"Kesinlikle düzgün bir dinlenmeye ihtiyacımız var..."
İkimiz de oturduğumuz fakirhaneye geçtik.
Ben çay hazırlıyordum Yafes ise bu günün haberlerini okuyordu.
"İlginç bir şey va-"
Tam konuşurken şehrin ilerisinde bir patlama oldu.
"Hey Yafes patlama..."
"Evet, kralın gittiği yönden geldi..."
İkimiz de her şeyi bırakıp tekrardan savaş kıyafetlerimizi giydik ve patlamaya doğru yönelmeye başladık. Fakat geç kalmıştık.
Grent ve diğer muhafızlar önceden gitmişti, at arabaları paramparçaydı kimisi yanmış kimisi direkt ortadan ikiye bölünmüş.
Eğer aptal değilsen saldıranın ya da saldıranların Ateş ve Su büyüsü kullandığını anlarsın.
İkimiz de Grent'in ve kucağında tuttuğu babasının yanına gittik.
Kral çok ağır yaralanmıştı vücuduna ahşaplar saplanmış, yanmış ve kesikler içindeydi
Kralı incelerken Grent'in yüzüne baktım. Gülüyordu...
"MUHAFIZLAR YAKALAYIN!" diye haykırdı ve biz tepki veremeden bayıltılıp kelepçelendik.
Ahhh.... evet su ve ateş büyüsü..... iki tane saldırgan.... saldırı zamanında ortada bulunmayan ikili....
Gözlerimi açtığımda kendimi halkın ortasındaki bir meydanda buldum tabi Yafes de yanımdaydı.
Prens Grent hüzünlü ve öfkeli bir ses ile konuşuyor, Prenses ise hiç bir şey diyemiyor ve sadece bize bakıyordu.
"Karşınızda bu iki hainin kellesini uçurum, BABAMIN KRAL ARTHURUN İNTİKAMINI ALACAĞIM!"
Halktan bağırışmalar ve desteklemeler yükseliyordu herkes neredeyse herkes kafamızın uçtuğunu görmek istiyordu. Son defa Yafese döndüm.
"Kaderimizde kafamızın uçması da varmış dostum, sanırım kahraman olma hayalini gerçekleştiremedik değil mi..?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Way To Ascendant (Alımlı)
AdventureAlımlı bir kitap. Krallıklar ve Irklar arası savaşların olduğu bir maceraya hazır olun!