Her şeyden bıkkın bir halde evin kapısını çaldı ve bir elini eşiğe yasladı. Nefesini düzenlemeye çalışıyordu. O kıza karşı sergilediği tavır karşısındaki utancını bastırmak içinde sonradan epey koşmuştu ve bu yüzden yüzünden bile terler akıyordu. Selma teyze (evin 35 yıllık emektarı) kapıyı Zeyn'e açınca bir kaç saniye sanki 'Bu ne hal' der gibi bakışmadan sonra içeriye girmişti. Babasıyla yaşadığı sabahki atışmayı hepsi duymuş ve bu yüzden Selma teyze ona dokunmuyordu. Yoksa bu hali için azarlardı) Annesinden sonra çok emeği geçmişti bu deli oğlana. İçeri girince telaşlı bir koşuşturmaca gördü. Gül hanımın telaşlı çabasını görünce hemen yanına giderek arkasından sarıldı.
"Gül'üm bu ne telaş? Kim var akşama?" Gül hanım hiç çocuğu olmamış ve tek evladı Zeyn olmuştu. Öz annesi olsaydı belki böyle şefkat ve sevgiyle büyütmezdi.
"Babanın askerlik arkadaşı olan Hikmet beyler geliyor" dedi oğluna yüzünü dönerken.
"O cadı kızıda geliyor mu?" dedi masanın başına varıp hazırlıklardan atıştırırken.
"Ailecek geliyorlarmış. Hiç anlaşamazdınız küçükken ama aradan 15 sene geçti be yavrum büyümüş koca kız olmuştur şimdi" annesinin bu sözlerinin altında bir mesaj sezmiş ama Gümüş ile olan meselenin daha fazla kurcalanmasını istemediğinden lafını bile etmemişti. Nerden bilecektiki o kızın hayatını alt üst edeceğini. Her şeyden habersizce düş almak için odasının yolunu tutarken "Akşama yemekte olacaksın değil mi?" diye seslendi annesi. Durdu bir an Zeyn. Annesine yüzünü dönerek omuz silkti. Babasıyla gergin oldukları için karşılaşmak istemiyor ama misafirlerede ayıp etmek istemiyordu. Gül hanım oğlunun yanına vararak Zeyn'in yüzünü avuçladı "O seni çok seviyor ve bu yüzden çok korkuyor. Seni eleştirmeyeceğim oğlum ama evladını sen de her şeyden sakınarak büyütüpte sonra kendi haline bırakamıyorsun. İçi sızlıyor insanın küçücük düşüncesi bile fena. Babanı anla Zeyn. Biz senin için endişeleniyoruz. Bize darılma yalvarırım" dedi gözünden bir damla yaş akarken.
"Üzülmeyin. Kötü şeyler olmayacak. Ben çok mutlu olacağım" dedi ve buruk bir şekilde gülümsedi. Zeyn onları anlıyordu ama onlar Zeyn'i anlamak bile istemiyordu. İnsan yaşamadan ne olacağını bilemezdi ve hep korkular üzerine bir hayat inşaa edilemezdi. Arkasını dönüp giderken "İnşallah de bari" diye seslendi.
Saat yediye geliyordu. Zeyn de neredeyse hazırdı. Üzerine sutlu kahve renginde desensiz dar paça pantolon üzerine yakalı siyah bir tişört giymiş koyu kahverengi saçlarını düzleştirerek arkaya doğru taramıştı. Çok yakışıklı gözüküyordu. Olmazsa olmazı saatini takarken telefonu çaldı. Gümüş arıyordu.
"Efendim canım" dedi tatlı bir sesle.
"Ne yapıyorsun?"
"Akşam yemeğine hazırlanıyorum. Geçen bahsetmiştim ya hani babamın arkadaşı ailesiyle geliyor" dedi son kez aynanın karşısında saçlarını düzelterek.
"Kim kim geliyorlar peki?" dedi imalı ama çekingen bir sesle.
"Eşi ve kızıyla" bir kaç saniye sessizlik oldu. Gümüş kıskandığını belli etmek istemiyordu ama orda olmamasıda canını sıkıyordu "Gümüş kafandaki düşünceleri sal gitsin. Benim için birtek sen varsın. Ben olduğum gibiyim biliyorsun ya"
"Biliyorum ama sevgilim o kadar yakışıklı ki kızların sana bakması bile beni daraltıyor"
"Sen lise dizisi falan mı izledin" dedi dalgayla gülerek.
"Seviyorum seni... Unutma olur mu!"
"Unutamayacağım kadar güzel bir duygu bu" sevilmek istiyordu Gümüş tarafından. Sanki annesinin yaptığı ihaneti bu sevgiyle silip atacak gibiydi. Kendisi seviyor muydu peki? Seviyordu... Güzel vakit geçiriyorlardı. Kafa yapıları hayata bakış açıları yaşam tarzları çok uyuyordu. Peki ya heyecenlanıyor muydu kalbi onu görünce? Heyecenda eksik kalabilirdi. Şartta değildi yani. Bu düşünceler arasında salona varmıştı. Babası farketti ve mutlu olmasının sonucunda yüz ifadesinin değiştiğini saklamak istediğinden oturduğu yerde biraz doğruldu ve öksürür gibi yaptı. Zeyn de gelmiş ve her zamanki oturduğu sol köşedeki yerini almış ve tabletinden işleri kontrol ediyordu. Hayatta hep amaçları olan birisiydi! Kaliteli yaşamak, çok başarılı bir kariyer yapmak, öldükten sonra arkasında güzel işler bırakmak istiyordu. Tabi birde mutlu olabileceği çekirdek bir aile. Kızı olsun istiyordu. Saçlarını tarayıp öpmek, sonra örüp çilekli tokalarını iliştirmek saçlarına. Hepsi için çok çalışıyordu. Biraz kısa bir süre sonra kapı çalmıştı. Anne ve babası ayaklanıp kapıya doğru bir kaç adım atarlarken Zeyn sadece masadan kalkarak hafif uzaklaştı. Hala son dokunuşları yapıyordu tabletinden. Henüz son işini bitirememişken Gül hanımın ve babasının arkadaşlarıyla tokalaşması ve hal hatır sormaları ilişiyordu kulağına.
"Ne kadar güzel bir hanım olmuşsun sen böyle güzel kızım" dedi Gül hanım.
Tam başını kaldırıp tableti kenara koyan Zeyn annesinin elini öperek doğrulan kıza bakınca istemsizce şaşkın bir yüz ifadesine büründü. Hemen hafif havalanmış olan kaşlarını dikkat çekmemek için indirdi ve yanlarına gitti. İlk önce hikmet amcayla selamlaştı ve sarıldı sonra hanımı uzaktan söz ve yüz ifadesiyle selamlaştı. Sıra genç kıza gelmişti. Krem rengi elbise, üzerine de aynı renkten çok zarif bir kadın cübbesi vardı. Çok zarif ama aynı anda bir o kadar sade ve şık. Başındaki tüebanıda sütlü kahve rengiydi. Karşısında çok güzel ama aynı zamanda tesettürlü bir kız vardı. Bu kız o parkta azarladığı kızdı. Ne kötü bir tesadüftü bu! Elini uzattı ve "Hoşgeldiniz ben Zeyn" dedi. Genç kız elini kalbinin üzerine koyarak.
"Aleyküm selam. Hoşbulduk" dedi.
ВЫ ЧИТАЕТЕ
Обман
RomanceKarısı kapıyı kapatıp banyodan çıktığında o ıslak ama dalgalı saçlarının bir kaç tutamı alnından yanaklarına uzanıyordu. Birşeyler hisetti o an adam. Kalbinin ortasında kor gibi birşey. İlk defa karısının bu haline tanık oluyordu. Oysa kaç zaman geç...