Sevdiğiniz insanı kaybetmekten korkarsınız. Kaybettiğiniz zaman ise gerçekten yolun sonuna gelmiş gibi hissedersiniz. Yaptığınız herhangi bir hata size pahalıya patlayıp ağır şeyler yaşatabilir.
Jeongin ve Hyunjin'in yaşadığı gibi.
Gece Minho ile yaptıkları kısa konuşma sonrası Jeongin bir saat ancak uyuyabilmişti. Yorgun ve mutsuz hissediyordu kendini. Fakat tüm gece düşünmüştü. Boşuna bir uykusuzluk değildi. Bolca düşünecek vakti olmuştu.
Ağır adımlarla her zaman oturduğu sıraya yaklaşıp çantasını bıraktı. Yanında oturan Jisung telefonunda bir şeye tamamen odaklanmıştı. Hafifçe onu dürtükledikten sonra somurttu. "Hyung ben geldim." Jisung baktığı telefondan ağır ağır başını kaldırdı ve karşısında solmuş yüzü ile kendisini izleyen genci gördü.
"Jeongin iyi misin?" İyi olmadığını o da biliyordu yine de yeni edindiği arkadaşının hislerini öğrenmek istiyordu. "Değilim. Tüm gece ayaktaydım. Uyuyamadım ve Hyunjin hakkında düşündüm." Jisung'un daha önce kız veya erkek hiç sevgilisi olmamıştı. Daha önce aşık olduğunu da hatırlamıyordu. Arkadaşını bu yönden anlayamasa bile ne kadar acı çektiğini görebiliyordu.
Jeongin'in kafasını dağıtmak amacı ile telefonda odaklandığı şeyi ona göstermeye karar verdi. En sevdiği müzik grubunun yeni çıkan klibini izliyordu. Jeongin heyecanla yerine oturup izlemeye başladı. Anlaşılan ortak bir noktaları vardı. Aradan geçen dakikalar ardından ilk dersleri başlamıştı. Jeongin merakla arka sıralara göz gezdirdi fakat Hyunjin ortalıkta görünmüyordu. Yine de dersini dinlemeye çalıştı.
Teneffüs zili çaldığında Jeongin telaşla telefonunu çıkardı ve Hyunjin'i aradı. Kısa bir bekleyiş sonrası telefon açıldı ve öksürük sesi duyuldu. "Buyrun bayım. Hwang Hyunjin'in telesekreteriyim."
"Yang Jeongin arıyor derseniz eğer benimle konuşmak isteyecektir."
"Kimseyle konuşmak istemediğini söyledi."
"Bak aptal adam. Hyunjin'e az önce söylediğim cümlelerin aynısını söyle." Sessizlik araya girdikten hemen sonra adam Jeongin'in sözlerini Hyunjin'e iletiyordu. Telefonun diğer ucundan genç çocuğun kısık sesi duyuldu. "Ver ve git."
"A-alo?"
"Hyunjin..."
"Jeongin eğer kızmak için aradıysan yemin ederim haklısın ama bir açıklamam var."
"Hyunjin okula gelmeni istiyorum. Yüz yüze konuşalım."
"Gelemem."
"Hey! Neden?" Birden Jeongin vücudunun kilitlendiğini hissetti. Aklına Minho ile yaptıkları anlaşma geldi. Gözleri ağır ağır en arka sırada uyuyan serseriye değdi. "Evine geliyorum." Bunu dedikten hemen sonra telefonu kapattı. Jisung merakla yanındaki arkadaşını izlerken Jeongin hızlı bir şekilde eşyalarını topladı ve işi olduğunu söyleyerek sınıftan ayrıldı.
Jisung ise az önce arkadaşının baktığı yere döndü. Gözleri orada fazla oyalanmadan dersini dinlemek üzere tekrar önüne baktı.
___Öğleden önceki tüm derslerden kurtulmuş, öğle yemeği için hazırlanıyordu Jisung. Herkes sınıftan çıkmış sadece o kalmıştı. Sırasını geriye ittirerek her zaman yaptığı gibi kocaman gülümsemesi ile yemekhane katına indi.
İçeri girdiğinde her zaman olduğu gibi kalabalık hakimdi. Gözleri oturan bir kaç grupta gezindi ve zorba grubun dün olduğu gibi bugünde yerlerinde olduklarını gördü.
Sıkıla sıkıla ilerleyen sıraya bakarken birden bağırışmalar yükseldi. Herkes gibi o da sesin geldiği yöne baktığında Minho denen çocuğun birine vurmak üzere olduğunu gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soulders | MinSung
FanfictionLee Minho herkesin kıskandığı bir gençti. Onu babası mafya ve zengin olduğu için tanırlardı. Hepsi de imrenerek bakardı ona. Fakat kimse perdenin arkasında ne olduğunu bilemezdi. Han Jisung ise bu Erkek Lisesi'nin yeni öğrencisiydi. Kader bu iki oğ...